Değerli okurlarım! Bu ara yazılarımda 32 farzın açılımından ve öneminden bahsediyorum. Bu mabeyinle yazıların devamını okurlarım istiyor. Elbet biz yazarların görevi toplumun istek, arzu ve beklentilerine cevabi yazılar hazırlamak.

            Bir yazarın en önemli fonksiyonu içinde yaşadığı toplumun ihtiyaçlarını dile getirmektir. Toplumun ihtiyaçlarına doğru ve anlaşılır cevaplar verebilmektir. Hassaten toplumsal sorunlar ya da meseleler aydınlatılırken toplumun güncel diliyle cevaplamak önemlidir. O günün cari dilini kullanmak mühimdir.

İnsanlar, anlamını bilmedikleri kelimelerden ya gocunuyorlar ya da o dili anlamakta zorlanıyorlar. Bu ve benzeri nedenler dikkate alındığında toplumun ortak diliyle mevzuları masaya yatırmak toplumsal açıdan yararlı oluyor. Bu sıraladığım gerekçeler, okurlarımın ortak duygularıdır. Bu fikirlerin fikir babası okurlarımdır. Ben, sadece bu hususta onların duygularına tercüman oluyorum.

Müslümanın ibadetindeki kalite 32 farz ile inşa edilir. Otuz iki farzı bilmeyen Müslümanın namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetlerini İslam esasları dâhilinde inşası mümkün değildir. Farzı farz bilmeyenin, vacibi vacip bilmeyenin, sünneti sünnet bilmeyenin durumu neye benzer biliyor musunuz? Bu mevzuyu şu misalle açıklayalım. Bir bina yapılırken marangozun ya da ilgili ustanın pencereye kapı, kapıya pencere takması gibi abeslerle iştigalidir

.ABDESTİN DÖRT FARZI:

Abdestin dört farzı vardır. Abdestin dört farzına abdestin rükûları denir. Abdestin dört rüknünden birisi olmazsa abdest olmaz. Abdestin rükünleri diğer bir ifade ile abdestin ana esaslarıdır. Rükün, behemehâl yapılması gerekli şartlardır. Namaz bahsinde rükünlerin ne anlam taşıdığının üzerinde ağırlıklı olarak duracağım ve gerekli izahatı yapacağım.  Kullanılması bazı zorunlu terimleri esas mevzuları geldikçe açıklayacağım. Amacım dini meseleleri anlaşılır kelimelerle aydınlatmak. Dini hükümleri değiştirmek kimin haddine? Allah ve peygamberinin koyduğu hükümlere aykırı hüküm çıkarmak kimin nesine?

Abdestin Arapçası “vudû” dur. Terim olarak ise bazı organları mesh etmek ve yıkamak anlamındadır. Sözlükte ise abdest, temizlik ve güzellik anlamına gelir. Abdestin esaslarından birincisi, yüzü yıkamak... Yüzün uzun alanı, alın başlangıcından çene çukurunun altına kadar olan bölgedir. Genişlik alanı ise; iki kulak yumuşağı arasındaki mesafedir. Yüz yukarıdan aşağıya yıkanır. İkinci şart, dirsekler ile beraber kolları yıkamaktır. Üçüncüsü,  ayakları topuklarla beraber yıkamaktır. Dördüncüsü, başın dörtte birlik bölümünü mesh etmektir. Bıyık, kaş, sakal ve saçların altını yıkamak şart değildir. Üstüne mesh etmek kifayet eder. Seyreklik durumuna göre değişir. Deri görünüyorsa suyun teması gerekir. Deri görünmüyorsa sıklık addedilir.

            Abdestin bu dört rüknünün farziyetine delil Kur’an’ın Maide suresi altıncı ayetidir: “Ey iman edenler, namaz kılmak istediğiniz zaman yüzünüzü, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayınız. Başınızın bir kısmını mesh ediniz. Ayaklarınızı topuklarınızla beraber yıkayınız. Kolları parmaklardan yukarıya yıkamak sünnettir. Yukarıdan aşağı yıkamak da caizdir. Kolar yıkandıktan sonra yeni bir su almadan başı mesh etmek doğru değildir. Çünkü o su, kullanılmış sudur. Temizleyicilik hükmü kalkmıştır. Abdeste kullanılan su temiz su olsa da, temizleyici vasfını yitirmiştir. Başın meshi için yeni bir su kullanılması gerekir.

            Abdestin gereğine sebepler vardır. Bazı ibadetler, abdestsiz ifa edilemez. Helâl değildir. Yapılan ibadet geçerli olmaz. Sevap kazandırmaz. Abdestsiz Kur’an okumak, namaz kılınmaz ve Kâbe tavaf edilmez.

Abdestin uhrevi faydaları olduğu gibi dünyevi yararları da pek çoktur. Amaç Allah’ın rızasına ermek ve sevap kazanmaktır. Abdestli tutum, hem dünyevi hem de uhrevi istifadeye sebeptir.

            Hz. Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde: “Benim ümmetim kıyamet gününde abdest azaları, abdest nurunun parlaklığı ile geleceklerdir. Bu parlaklığı uzatmak isteyen elinden geldikçe uzatsın… Ashap:

-Ya Resülallah, biz, sizin kardeşleriniz değil miyiz, dediler. Hz. Peygamber:

-Siz, benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır, buyurdu. Ashap:

            -Ey Allah’ın Resulü, henüz o gelmemiş olan kardeşlerimizi nasıl tanıyacaksınız, dediler. Hz. Resul:

            -Kıyamet günü kardeşlerimiz yüz, el ve ayakları abdest nuru ile parlak olarak geleceklerdir. Ben, onlardan önce havzu kevser başına gidip onları, orada bekleyeceğim.  

ABDESTİN VACİP OLMASININ ŞARTLARI:

Abdestin vücubunun şartları bir başka ifade ile abdestin vacip olmasının şartları: Birincisi, akıllı olmak… Deli olanlar ilahi emirlerden sorumlu değillerdir. İkincisi, buluğa ermek… Ergenlik çağına gelmiş olmak. Ergenlik çağına gelenler çocukluk yaşından çıkmış olgunluk yaşına girmiş sayılır. Kadın olsun erkek olsun büluğ çağına erenler dini hükümlerden mesuldür. Üçüncüsü, Müslüman olmak… Gayri Müslimler, öncelikle iman esaslarına inanmakla mükelleflerdir. Dini hükümlerden ise, Müslüman olunca sorumlu olurlar. Dördüncüsü, bütün abdest azalarını yıkayabilecek kadar su kullanmaya muktedir olmak. Beşincisi, abdestsiz olmak… Abdest üzerine abdest almak farz değil menduptur. Mendup iyi, daha güzel demektir.  Altıncısı, kadınlarda hayızlı ve nifaslı olmamak… Yedincisi, vaktin darlığı… Vakit darlığı vuku bulmuşsa abdest almak vacip olur. İbadetin ifasına zaman kalmayabilir. Bilinmesi gereken husus, abdestin vacipleri yoktur.

ABDESTİN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI:

Abdestin sahih olmasının diğer bir ifade ile geçerli olmasının üç şartı vardır. Birincisi,  cildin abdestte yıkanması gereken yerlerden iğne ucu kadar kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak. İkincisi, abdest boyunca abdeste mani olacak hayız ve nifas akıntıları ile idrar akıntılarının kesilmiş olması. Üçüncüsü, suyun geçmesine mani mum, iç yağı, yağlı boya, oje vs. kimyasalların olmaması… 

Dudakların dış kısmı yüzden sayılır. İç kısımları ağız içi kabul edilir. Dudaklar kapatıldığında dışta kalan yüzeyler yüzden sayılır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!