Değerli okurlarım. Bu yazıyı yazmaktaki gayem; işyerimize yakın caminin mevcut imamı atandığından birkaç ay sonra kendisine bir hatırlatma yaptım. Hocam, insanların ilmihâl bilgisine ihtiyacı olduğunu gözlüyorum. Biraz ilmihâl konularına değinirseniz, faydalı olacağı kanaatindeyim. Tabi ki, adamın vazifesine müdahil olacak yetkimiz yok! Hoca Efendi, çok uzun süre ilmihâl konularına değinmedi.

Geçtiğimiz Cuma günü, İslam ilmihalinden söz etti. Gusül ile abdest üzerinde durdu. Hem de konuların üzerine basa basa… Cemaatin, anlatılan konuyu dinleyiş tarzına baktım. Abdest ile guslün anlatılışını can kulağı ile dinlediğini gördüm. Namaz çıkışında cemaatten bazılarının İmamın etrafında kümeleştiğini gördüm. İlgimi çekti. Yanlarına vardım. Kendilerine ilmihâl konularından bahsettiği için İmama teşekkür ediyorlardı. Hocam:

-Bizim, ilmihâl konularına ihtiyacımız var. Biz okusak da, yoruma muhtaç olduğumuz yerler oluyor. Bundan böyle bize bu türlü konulardan bahset… İmam ile o an göz göze geldik. İmam hemen yanıma geldi. Abi:

-Yeni geldiğim sıralarda siz, bana ilmihalden bahsetmemi istemiştiniz. Ben ise, bu kadar ilgi çekeceğini tahmin etmemiştim. Ben de:

-O hâlde Hocam, bugün ne oldu da ilmihâli gündeme aldınız. Hoca Efendi:

-Abi, sorma. Geçenlerde merak ettim. Kendi kendime sordum. İnan ki biz bilenler vebaldeyiz. Deyince, hayırdır Hocam dedim. Hoca dedi:

-Abi merakıma mucip kendi çapımda şifahi olarak anket gibi bir çalışma yaptım. Yaklaşık elli kişiye abdest ve gusülle alakalı bazı sorular yönelttim. Elli kişiden kırka yakınının gusül abdestini nasıl alması gerektiğini bilmediğine şahit oldum. Bu yüzden kendimi sorumlu kabul ettim. Vaazımın arasında bu konuyu işlemeye gayret ettim. Guslün farzından ve sünnetinden bihaber olanları müşahede edince yüreğimin yağı eridi.

Gazete köşe yazılarımda, İmamın bu sözlerinden sonra gusül abdestinin önemi ve özelliğinden bahsedeyim dedim. Çünkü insanlarla sohbetimiz sırasında ilmihâl konularında yazmamı da istiyorlardı. 

İslam literatüründe ağızın, burunun ve bütün vücudun yıkanmasına gusül abdesti denilir. Gusül sözcüğü dilimize ne kadar girse de, günlük dilimizde boy abdesti olarak kullanımı oldukça yaygındır. İster gusül abdesti deyin isterse boy abdesti deyin. Bunun çok önemi yok. Önemli olan temizlik hâlidir. İnsan, temiz bir varlıktır. Temizliği ile değer kazanır. İnsan, kendisine pisliği reva görüyorsa; hem Allah katında ve hem de insanlar arasında itibar zayi eder.

İnsanın iki türlü pislikten arınması şarttır. Birisi maddi pislik olan necasetten temizlik... Diğeri gözle görülmeyen manevi pislik olan hadesten taharet. Necaset, hades ve taharet sözcükleri İslami terimlerdir. İslam anlayışında gusül abdesti almanın dereceleri vardır. İnsanların temiz olmaları konusunda dinin hem emirleri ve hem de tavsiyeleri vardır. Gusül abdestine aynı zamanda “Taharet-i Kübra” büyük temizlik denir. Taharet-i Kübrayı gerektiren hâllere de: “Hades-i ekber” büyük kirlilik denir.

            İnsana cünüplük hâli bulaşmış ise o insanın boy abdesti alması şarttır. Cünüp olan kişiden cünüplük durumunun kalkması için o kişinin gusül abdesti alması mecburidir. Böyle durumdaki kişilere gusül abesti almak farzdır. Daha önceki yazılarımda farzın ne demek olduğunu genişçe izah ettim. Farzı kısaca özetlediğimizde; farz Allah’ın insanlar üzerinde bir hükmüdür. Farzlar, Allah’ın kat’i kurallarıdır. Farza riayet etmeyen Allah’ı dinlememiş olur. Allah’ın buyruğuna değer vermeyene de Allah mutlak ceza verir. Ancak farzı terk ederek günahkâr olan kişi Allah’tan af dilediğinde Allah’ın onu affetmesinde; diklerse af eder. Allah, dilerse cezasını keser.

Allah’ın kişiyi affetmesinin öncelikli şartlartı; o kişinin Allah’tan af dilemesi şartıdır. Kişilerin Allah’tan af ya da özür dilemesine; İslam dini tövbe etmek diyor. Allah, kişiye kestiği cezayı tövbe karşılığında kaldırıyor. Bu durum, Allah ve diğer mahlûkat haklarının cezalarında geçerlidir. İnsan haklarında, Allah bu cezanın ana şartını hak sahibinin affına bağlamıştır.

Farzın zıddı haramdır. Farzlar, Allah’ın yapılmasını istediği tereddütsüz kesin emirleridir. Haramlar ise Allah’ın yapılmasını istemediği yine tereddütsüz kat’i yasaklarıdır. Cünüp olan kişinin cünüplükten gusül abdesti ile temizlenmesi Allah’ın kesin emridir. Bu nedenle cünüplükten temizlenmenin hükmü farzdır. Cünüp olanlar, cünüplük halinin vukuundan sonra mutlak boy abdesti ile temizlenmeleri gerekir. Cünüp durmak haramdır. Cünüp hâlinde özürsüz durmayı Allah kesin kes yasak etmiştir. Gusül abdestinin alınmasını zorunlu kılan cünüplük hâli nasıl oluşur?

Biz, bu soruya açıklık getirelim. Öncelikle kişinin hangi durumları yaşadığında cünüp olur; onu cevaplayalım. Öncelikle bazı dini terimlere açıklık getirelim. Medi, mezi ve meni bu üç husus arasındaki farkı aydınlatalım.

Mezi: Cinsi haz alınmaksızın tenasül uzvundan gelen beyazımsı ince bir sıvıdır. Bu sıvı tenasül uzvunda oluşan bir gevşeklikten kaynaklanır. Bu sıvı meni hükmünde olmadığı için gusül abdesti alınmasını gerektirmez. İdrar hükmünde olduğu için abdestin yenilenmesi icap eder.

Vedi: İnsanın ağır bir şey kaldırmasından dolayı idrar öncesi veya idrar sonrası tenasül uzvundan çıkan beyaz bulanıkça kalın bir su şeklidir. Bu akıntının gelmesi mezi de olduğu gibi abdest bozulur. Gusül abdesti gerekmez.

            Meni: Şehevi arzuların sonucu insanın tenasül uzvundan çıkan beyaz ve koyu bir sıvıdır.

            Hayız akıntısı: kadınlara has âdet hâli akıntısıdır.

            Nifas kanı: Doğum yapan kadının lohusalık dönemi kanıdır. Bu sözcükleri izahtan sonra gelecek yazımda gusül yapmayı gerektiren hâller üzerinde duracağım. Devam edecek!

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!