Kargacı Ali ile Eşeği tarlayı taşlardan arındırıp köye geri dönüşleri sırasında karşılaştıkları hadisede; eşek sözlerini şöyle sürdürdü:

-Aşından mıdır suyundan mıdır, bilinmez. Bu Kirli Arif’in kendisi gibi köpekleri de şirret oluyor. Bu adam, bir türlü insafa gelmeyecek. Kargacı Ali, eşeğe dedi:

-Bak boz eşek, şimdi senin bu dediklerin “gıybet” olmadı mı? Ben de, senin söylediklerine katılırsam dedi kodu yapmış olmaz mıyız? Allah, Kur’an-ı Kerim’in Huccurat suresi 12 inci ayeti ile Nisa suresinin 148 inci ayetinde “Ey iman edenler! Zannın çoğundan çekinin, zannın bazısı vebaldir. Birbirinizi gizli gizli gözetmeyin! Bazınız bazınızı gıybet de etmesin! Hiç arzu edilir mi, birbirinizin ölü hâlinde iken etini yemesi! Demek tiksindiniz! O halde, Allah’tan korunun! Allah, tövbeleri kabul edendir. Merhametlidir... Allah, kötü söz söylenmesini sevmez. Ancak mazlumun sözü başka! Allah, her şeyi işitendir ve görendir.” Peygamberin sahabeler bir gün peygamberimize sordular:

-Ya Resulallah! Gıybet nedir? Hz. Peygamber:

-Bir kişinin yanında söylediğinizde hoşlanmayacağı sözü onun olmadığı yerde söylemenizdir. O söz, o kişiye ait değilse bu defa o kişi hakkında iftira etmiş olursunuz! Buyurdu. 

Söyle bakayım sen bir eşek olarak bu söylediklerini nereden biliyorsun?

Boz eşek, sahibi Kargacı Ali’ye dedi:

-Belki bilmiyorsundur, söyleyeyim. Sen, benim üçüncü sahibimsin. Senin, beni satın aldığın kişi benim ikinci sahibimdi. İkinci el sahibim beni, ben eşek olmadan küçük bir sıpa iken ilk sahibimden satın aldı. Satın aldığına da çok iyi etti. İlk sahibimin ağılı Kirli Arif’in ağılına yakındı.

Günün birinde, sahibim çeşmenin başında davar sularken Kirli Arif, köpekleri bizim davarın üzerine sürdü. O sahibim Topal Ağa’nın oğlu Fevzi, o gün sürünün başında idi. Fevzi Ağa’nın elinde kocaman bir odun baltası vardı. Genelde, o çeşmeye hayvanları sulamak için giderken baltayla giderdi. Köpekler sürüye saldırınca koyunlar, keçiler, annem ve ben birlikte ürküp kaçtık. Ne yapalım çareyi kaçmakta bulduk. Kargacı Ali, eşeğe dedi:

-Kaçmak ayıp değil mi? Kaçmak, erkeliğe sığar mı? Boz eşek, Kargacı Ali’ye dedi:

-Ağam sen, hiç duymadın mı? Kaçanın anası ağlamaz derler. Biz kaçtık. Ama Kirli Arif’in köpekleri bizim ağanın köpeklerini yakaladılar. Bizim sürünün köpekleri zayıftı. Kirlinin köpekleri güçlü ve insafsızdı. Sanki o an, çeşmenin başında kızılca kıyamet kopuyordu.

Bizim köpekler de, Kirli Arif’in köpeklerinin şerrinden kaçıp Fevzi Ağa’nın yanına sığındılar. Kirlinin köpekleri, bizim köpekleri tutup tutup yere çarpıyorlardı. Fevzi Ağa, ne yaptı ise Kirlinin köpeklerini oradan uzaklaştıramadı. Hatta Kirlinin köpeklerden ikisi Fevzi Ağa’ya saldırdılar. Fevzi Ağa, köpeklerden kurtulmak için Kirli Arif’in kara köpeğine baltayı vurdu. Biz de, olanları korku içerisinde karşıdan seyrettik.

Fevzi Ağa, Kirli Arif’in kara köpeğine baltayı vurunca kara köpek yere seriliverdi.  Öyle bir serildi ki, o köpek bir daha yerinden kalkamadı. Kara köpek avazınca bağırdı. Bağırtısı da kısa sürdü. Köpeğin etrafı bir anda kan gölüne döndü. Kara köpek bağırınca, Kirlinin diğer köpekleri kaçtılar. Köpekler kaçınca karşı kayanın arkasından Kirli Arif göründü. Fevzi Ağa tarafından kara köpeğe balta vurulunca, Kirli dayanamayıp gizlendiği yerden ortaya çıktı. Muhtemel ki Kirli Arif, köpekleri bizim sürünün üzerine sürüp saklanmış. Ah bu cehalet yok mu? İnsana her türlü kötülüğü yaptırır.

Kirli Arif, kaçan köpeklerini yeniden toparlayıp öfkeyle Fevzi Ağa’nın üzerine yürüdü. Tüfeğini Fevzi Ağa’ya doğrulttu. O sırada, yoldan geçmekte olan üç kişi, Kirli Arif’e seslendiler:

-Arif, ne yapıyorsun sen? Senin aklın başında mı? Çabuk o silahı elinden at! Dediler. Köylülerinin bu çıkışını duyan Kirli, silahını indirip başladı kışlasına doğru kaçmaya. Kara köpek, oracıkta öldü. Fevzi Ağa, köpeğin ölümüne çok üzüldü. Bildiğin gibi Fevzi Ağa, davar işini tasfiye etti. Baktı ki, başına bela bulacak. Çobanlığı bıraktı. Beni de, o olaydan sonra sattı. Ha şunu söyleyeyim. Bir gün çoban Fevzi’nin babası bizim olduğumuz ağıla birkaç kişi ile geldi. Oturup yemek yediler. Ayran içtiler. O gelenler epeyce sohbet ettiler. Sohbet sırasında içlerinden aklı başında ve ağzı laf yapan biri şöyle söyledi:

-Gıybet yapmak insani ahlâka yakışmaz. Gıybet çok kötü bir hastalıktır. Gıybet, insanlar arasında çeşitli kötülükler doğurur. Allah indinde sevilmeyen bir davranıştır.

Yalınız, birinin kötülüğünün bir başkasına dokunmaması için onu muhatabına söylemek gıybet değildir. Laf taşımak da değildir. O tutum, kötülüğü önlemek için ilgiliye haber vermektir. Gıybet ne kadar kötü bir haslet ise bir kişiyi zarardan korumak için haber vermek de o kadar iyi bir harekettir.

Ben de, bildiğim bir konu ile alâkalı seni bilgilendiriyorum. O adam ile köpeklerinin şerrinden seni ve kendimi korumak istiyorum. Benim, Kirliyi itibarsızlaştırma gibi bir gayretim yok. Onu yermek gibi bir amacım da yok. Kargacı Ali, eşeğe sert sözlerle ikazda bulundu:

-Ben, ne diyorsam sen onu yap! Ben, bu yoldan gidilecek dedimse o yoldan gidilir. Eşek:

-Peki, öyle olsun! Deyip yoluna devam etti.

Kargacı Ali ile eşeği ormanın meşe ağaçlı bölümüne geldiklerinde, Kirli Arif’in karşıda sürüsünü otlattığını görür. Kirli Arif’in çoban köpeklerinin saldırgan olduklarını bildiğinden Kargacı Ali’nin içine korku düşer. O esnada Kirli Arif, Kargacı Ali’yi görür. Kirli Arif, dört köpeğini birden Kargacı Ali’nin üzerine salar. Köpekler, aç kurtlar gibi Kargacı Ali’ye saldırırlar.

Kargacı Ali, Kirli Arif’in çoban köpekleriyle cedelleşirken boz eşek oradan kaçar. Kargacı Ali, oracıkta tek başına köpeklerle baş başa kalır. Kirli Arif, köpekleri Kargacının üzerine saldıktan sonra bir taşın arkasına gizlenir. Olanları, gizlendiği yerden izlemeye başlar. Devamı var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! İki cihanda saygın olun! Hoşça kalın! Dostça kalın!