Yazımın başlığını esasında “Nihayet Fuarımız oldu” diye düşünmüştüm.
Eskişehir, Cumhuriyet ile il olurken ülkemizin de sanayi şehri olmaya başlamıştı. Üretilen
malların insanımıza gösterirmesi, insanımızın tanıması için İzmir Fuarımızın dışında “Sanayi
Sergileri” açılması gerekiyordu. Bunu da 1940’lı yıllarda İsmet İnönü başlatmıştı.
Eskişehir’de de bu sergiler Sanat Okulunun koridorlarında başlamıştı. Hatta İsmet İnönü’nün
sonra’da Adnan Menderes’in bu sergileri gezerken fotoğrafları vardır. Sonra bu sergiler
büyütüldü.
1950’li yıllarda bugün adı Atatürk Endüstri Meslek Lisesi olan Eskişehir Sanat Okulu’nun
bahçesinde Sanayi Sergisi açılıyordu. Hava üssünden bir savaş uçağı, Demiryolları Cer
Atölyesinden kocaman bir lokomatif getirilmişti. O yıllarda bugün Atatürk Bulvarı denilen
yer sebze bahçeleri idi ve arasında bir arabalık tozlu toprak yoldu ve Arkeoloji Müzesinin
bulunduğu yerde,bir tarlanın kenarında “Fuar Yeri” yazılı tabela vardı. Eskişehir’de ilk fuar
adını kullanan da sanıyorum DP ‘nin Maliye Bakanı Hasan Polatkan olmalı. Oraya bir türlü
fuar yapılamadı. Sonra o tabela’yı 1960’lı yıllarda Ankara yolu üzerinde bugün Odunpazarı
Belediyesi’nin olduğu, eski Verem Hastanesi’nin karşısına bir tarlanın kenarına konuldu.
1970’li yıllara gelindiğinde bu “Fuar Yeri” bir daha değişti. Bu kez Kütahya yolu üzerine,
Sazova Parkının, daha doğrusu Tepebaşı Belediyesi’ne devredilen, bir türlü bitmeyen Erdal
İnönü Kültür Merkezi’nin olduğu yere alındı. 1980’li yıllarda bir gün Eskişehir’in fuar yeri
serüvenini yazmıştım. Eski Halkevi dönemi ressamlarımızdan Mehmet Tuncer, benim bu
yazımı okumuştu ve her gördüğünde bana “Ne oldu fuar konumuz?” diye sormaya başlamıştı,
başka bir yazımda da bunu yazmıştım. Belediye Başkanı Sezai Aksoy’du. Bir gün Meclis
Toplantısında “Biri var fuar deyip duruyor” diye sinirli konuyu konuştu. Yapmayan ben
değilim diyerek konuya sahip çıktı gibi oldu, ondan da bir şey çıkmadı. Zaten Eskişehirli de
kurumlar da ilgilenmiyordu. Fuar; Kütahya’da, Kocaeli’nde, Kayseri’de,
Samsun’da,Konya’da, kısaca her şehir’de vardı bir Eskişehir fuarsız kalmıştı. Eskişehir’de
kasabalaşmıştı. 1990’lı yıllarda yazdığım yazılarımda hep “Eskişehir Kasaba gibi” diyordum.
1992 yılında “2000’li Yıllara Doğru Eskişehir’in Sorunları Sempozyumu”nda Eskişehir
Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir” sanayicimizin iyi yetişmiş yöneticileri Eskişehir’e
getiremediklerini anlatmıştı. Eskişehir’den de yetişen evlatları başka şehirlerde idi.
Şimdi Eskişehir Ticaret Odası’nın başında iyi tahsil yapmış bilgili, bilinçli Eskişehir’in
evlatları cesaretle Eskişehir için neler yapılmalıyı yapıyorlar. Artık Eskişehir’in, sanatsal
değeri yüksek, çağdaş modern bir fuarı var. Bunu Eskişehir’e kazandıran koca yürekli ETO
yöneticilerini kutluyorumun ötesinde Eskişehir insanı olarak teşekkür ediyorum.
Fatma Kırdemir, Güler İşcan, Sevim Şenkeser Sergi açtı
Fatma Kırdemir, Güler İşcan, Sevim Şenkeser ünlü ressam Fikri Cantürk atölyesinde
yetişmiş Eskişehir’in iyi ressamlarından üç sanatçımızdır. Bu sanatçılarımız geçtiğimiz gün
Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde bir araya gelip ortak sergi açtılar.
Ünlü ressamımız Bedri Rahmi Eyuboğlu, sanat eğitimi ile ilgili yazılarında hep sanatçının
başından beri usta çırak ilişkisi ile netice alındığını anlatır. Dünyadan da örnekler verir.
Gerçekten de sanatçı olmak eline fırçayı boyayı almak demek değildir. O hevesli işidir. Oysa
ünlü sanatçıların atölyelerinmde disiplinli sanatın kuralları, kültürü öğretilir. Ustanın el
vermesidir bu.
Eskişehir’de, üniversitelerimizde sanat eğitimi başlamasıyla beraber oradaki sanat
eğitimcisi ünlü sanatçılarımız Fikri Cantürk, Zehra Çobanlı, Serpil Akyıl, Ünsal Kınıklı kendi
atölyelerinde şehrin yetenekli, sanata gönül vermiş, zamanında sanat eğitimi alamamış
kişilere kapılarını açtılar. Eskişehir buralarda çok sanatçı kazandılar. Gerçekten de

Eskişehir’de yoğun çaba göstere, sergiler açan, başka şehirlerde hatta yurt dışında Eskişehiri
temsil eden sanatçılar bu sanatçılar.
Fatma Kırdemir, Güler İşcan, Sevim Şenkeser Fikri Cantürk atölyesinde yetişmiş
ressamlarımız. Üçüde emekli öğretmen. Öğrenmenin bir disiplin ve yöntem konusu olduğunu
bilen kişiler. 2004 yılında başlamışlar, 2005 yılında ilk sergilerini Grup 2005 olarak
başlatmışlar hala bu Grup 2005’i sürdürüyorlar. İyi desen bilgisine sahip suluboya, pastel
çalışmalarına yağlıboya, akrilik aşamasına gelmiş her eserlerinde kendilerine yeni katkılar
ekleyen gelişme göstermişler. Şimdi aynı sergide birbirinden farklı anlayışla eserlerini
getirmişler sanatseverlere bizim bugün geldiğimiz düzeyimimiz bu diyorlar. Sergide Fatma
Kırdemir yağlıboya tablolar, Güler İşcan akrilik çalışmaları, Sevim Şenkeser suluboya,pastel
çalışmalarını sunuyor.