İnsanlık var olalı dünya coğrafyasından pek çok kavimler, milletler, ümmetler geldi ve geçti. Pek çoğu devletleşti. Bazıları koloni halinde yaşam sürdüler. Bazıları da, birlik ve beraberliklerini başka uluslara kabul ettiremeden çöküp gittiler. Bir kısmı da dünya tarihinde kendi medeniyetlerini kurdular.

            Tarihte kurulan medeniyetlerin kimisi uzun ömürlü oldu. Kimisi de, tez zamanda kaybolup gitti. Tarihte kurulan medeniyetlere baktığımızda Roma, Sasani, Hint, Çin, Bizans ve İslam Medeniyeti kurulan medeniyetlerin başında gelir. Adını andığımız bu medeniyetleri irdelediğimizde sadece İslam Medeniyetinde insanlığı iki cihanda huzura erdirecek on dört ilkenin yaşama geçirildiği görülür.

            Bir yapı öldürmeye, sömürmeye, kandırmaya, yanıltmaya ve insan onurunu aşağılayıcı hâllerle varlığını sürdürmeye ne kadar çabalarsa çabalasın o çabalarla hiçbir zaman medeniyet kurulamaz. Medeniyetler insanları öldürmek ya da sömürmek için kurulmaz. Kandırmak veya yanıltmak için hiç kurulmaz. Medeniyetler, nefret için değil sevi için kurulur.

            Medeniyetler, insanı güven içerisinde huzurlu yaşatmak için kurulur. Medeniyetler, barışçıldır. Savaşmak için değil barış için kurulur. İnsani değerlere itibar etmeyen hiçbir anlayış medeniyet anlayışı olamaz.  

Bir medeniyetin inşası için şu on dört ilke o medeniyetin olmazsa olmazıdır.

Birincisi, inanç güvenliği… Her insan inancında özgürdür. İkincisi, can güvenliği… Hiç kimsenin bir başka kimseyi öldürme yetkisi yoktur. Cinayet ve intihar yasaktır. Üçüncüsü, aklın muhafazası… Bir insanın aklı en yüce değerdir. Dördüncüsü, mal güvenliği… Mal varlığı mukaddestir. Haksız bir şekilde bir başkasının malının başkaları tarafından elinden alınması yasaktır.  Beşincisi, sağlıklı nesillerin varlığı… Birinci şıkta fakirlik ve yoksulluk endişesi ile ilkel toplumlarda olduğu gibi çocuk veya yetişkinlerin öldürülmesi yasaktır. İkinci şıkta zina ve fuhuş yasaktır. Altıncısı, israf ve iktisadi hassasiyetin işleyişi… İktisadi kalkınmamın en hassas hamlesi israfı ortadan kaldırmak ve tasarrufu artırmaktır.

Tutumluluk cimrilik değildir. Bonkörlük, saçıp savurmak da değildir. İktisadi kaynaklar kıymetlidir. Yedincisi, insan hakları… İnsan hakları bir medeniyetin doğuş ya da çöküşünün baş amilidir. İnsan haklarına itibar etmeyen hiçbir toplum medeniyet kuramaz. Sekiz, toplumsal yaşamda dayanışma, kaynaşma, yardımlaşma, sevgi, saygı, hoşgörü, muhtaçların korunması… Sekizinci ilke bireyden aileye, aileden topluma yaşanması ve yaşatılması önem arz eden konuların başında gelir. Dokuz, taahhüt, söz ve antlaşmalara sadık kalınması… Söz namustur, diye bir laf vardır. Antlaşmalara sadık kalınmayan veya verilen sözde durulmayan toplumların haline dikkatle bakmak gerekir. Verilen söz yerine getirilmedikçe güven ve sadakat duygusu olur mu? On, ölçü ve tartı aletlerinin hilesiz olması ve doğru tartı yapılması… Ölçü ve tartının olmadığı toplumlarda insanlarının bir birine itimadı ve saygısı olur mu? On bir, iyi ve doğru bilinmeyen meseleler hakkında karar alınmaması… İyi ve doğru bilinmeyen meselelerle ilgili hamlelerde şapla şeker her an birbirine karışabilir. On iki, insanlar zalim, gaddar ve mağrur olmamalı… İnsanların zalim, gaddar ve mağrur olduğu toplumlarda zulüm hüküm sürer. Mazlumlar mağdur olur. On üç, yetimlerin, öksüzlerin, dulların, engellilerin ve muhtaçların haklarının korunması… On dört, gelir dağılımının dengeli olması… Bir medeniyetin temel taşlarıdır.

Bir medeniyetin oluşumunu sağlayan bu on dört ilkeyi tek tek ele aldığımızda; her bir ilkede insan hayatının kutsal olduğu görülecektir. İnsan hayatı mukaddestir. İnsanın canı, hakları, onuru, şerefi, malı ve namusu mübarektir. Hürmete ve saygıya layıktır.

Bir başkasının, bir başka kişi ya da kişilerin haklarını, namusunu, itibar ve şerefini, ayaklar altına lamaya hakkı ve salahiyeti yoktur.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!