“Bizi koruyacaklarından bahsediyorlar. Türk’ü imha etmek kin ve nefret içinde olan bu adamlardan himaye beklemek için safdil değil aptal olmak lazımdır. Eğer hala Türk halkını ahmak, kendilerini açıkgöz kimseler olarak görüyorlarsa gafletin karanlıklarından kendilerini hala kurtaramadıklarını ispat etmiş olmuyorlar mı?
Azimliyiz, kararlıyız. Moralimiz hiç de sarsılmış değildir. Kendimize güveniyoruz ve inanıyoruz ki kırılmayan azmimiz karşısında ‘realist görüşleri (!)’ hiçbir zaman realite olacak değildir”. 1968

Dr. Fazıl KÜÇÜK

Dünyanın en sakin ve huzurlu ülkesi olarak kabul edilen İsveç’te terör saldırısı ile sarsıldı. Ülkenin yerli halktan ziyade yabancı nüfusu barındırdığını söylemek de olasıdır. Yabancıların kentlerin kenar mahallelerinde oturdukları ve bir anlamda dışlandıklarını belirtmek durumundayız. Parlamento binasının yakınında genellikle gençlerin eğlendikleri mekanda gerçekleşen terör saldırısı, Başbakan Olaf Palme’nin de öldürüldüğü yere yakındır. Terörün hiçbir şekilde savunulur yanı yoktur. Teröristi koruyanların eninde sonunda terör saldırısı ile tanışacağının da bilinmesini istiyoruz.
Amerika’nın Suriye’ye karşı düzenlediği saldırının ilginç bir güne denk getirildiğinin bilinmesini kaydetmek durumundayız. Birinci Paylaşım Savaşı devam ederken Amerikan yönetimi yaşananları ıslık çalar gibi izliyordu. 100 yıl önce Amerikan Kongresi, Başkan Wilson’un savaş deklarasyonunu 06 Nisan 1917 de onaylamıştı. Bunun üzerine Amerika Almanya ile savaşa giriyordu. Bu nedenle yapılan Amerikan saldırısı 3. Paylaşım Savaşı’nın başlangıcı olarak da algılanıyor.
Bölgede Irak Amerikan’ın Suriye’nin ise Rusya’nın denetiminde olduğu bir görüntü veriyor. Yapılana saldırı sonrasında bu dengenin bozulmadığını düşünüyoruz. Çünkü atılan füzelerin hem eskidiği, süresinin dolmak üzere olduğu ve ilgisiz yerlere düştüğünden ayrıca zarar vermediğinden belli oluyor. Buna koşut yapılan saldırı sonrasında bölgede Çin’den İran’a – Suudi Arabistan’dan İngiltere’ye yeni ortaklıklar kurulurken İngiliz Dışişleri Bakanının Moskova ziyareti de erteleniyordu. Bütün bu yaşananlar kimyasal silah kullanılmasını hiçbir şekilde haklı kılmaz. Bu yöntemi kullanmak da ayrıca insanlık suçudur.
Kıbrıs’ta müzakerelerin durmasına neden olan “Enosis’in Rum Okullarında kutlanması” açmazının şimdilik kaydı ile aşıldığını söylemek olasıdır. Alınmış olan kararın Rum Temsilciler Meclisi’nden geri çekilmesi sorunun özünü çözmekten uzaktır. Karşı taraf bulunduğu konumunu üç adım öne çıkarak yeni bir zemin kazanmıştı. Bu hareketi ile bir adım geri çekilerek eski bulunduğu konumdan iki adım önde bulunuyor. Böyle bir tartışmanın yapay olduğunu kaydetmek istiyoruz. Neden mi?
Elam’ı güçlendirerek parlamentoya sokan güç, Rum okullarında Eoka terör örgütünün yaptıklarını ders olarak okutan güçtür. Bu güç ise tartışmasız Rum Ortodoks Kilisesidir. Adadaki çözümsüzlüğü de besleyen aynı gücün olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Kaldı ki şu anda Rum Parlamentosunda bulunan partilerin Elam’dan farklı düşünmedikleri bilinen bir gerçektir.
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken İngilizlerin marifeti ile Bölgesel Federasyon yerine İdari Federasyon yapısının kurulması adada kurulan devletin bir Rum Devleti olduğu söylemini öne çıkarmasının yolunu da açıyordu. Buna koşut yaşananlar Türkler ve Rumlar arasında güvensizliğin oluşmasına da neden olmuştur. Var olan güvensizliğin geçmişi oldukça eskidir. Excerpta Cypria’da gezgin, Le Sieur De Stochove’nin anılarında bu güvensizliği okuyoruz. Kıbrıs’ı gezdikten sonra 20 Mayıs 1631 günkü yazısında, “Kıbrıs’taki Türkler ve Rumlar arasında büyük güvensizlik yaşandığını ve aralarında giderilmesi zor düşmanlıkların olduğuna” vurgu yapıyordu. Kıbrıs’ı gezerken kendisine Ortodoks Hıristiyanların yardımcı olduğunu kaydetmekten de geri durmuyordu.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Akıncı yıllardır çözülemeyen uyuşmazlığı ben çözerim diyorsa bile önümüzdeki müzakere döneminin bir dargın bir barışık havası içinde geçeceğini de kaydetmek istiyoruz. Cumhurbaşkanı Akıncı “Ben değil biz çözeriz” diyerek yola çıkmış olsa idi daha sağlıklı bir noktaya ulaşabilirdi ve Kıbrıs Türkleri olarak bizlerde önümüzü daha rahat ve net görebilirdik.
Bir dargın bir barışık yöntemlerle adadaki uyuşmazlığın çözülmesinin olanaksız ötesi olduğunun görülmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…