Size, kötülük yanlısı biri her hangi bir haber getirebilir. O haberi, ihtiyatla karşılamak gerekir. O haberin doğruluğundan sakınmak lazım. Tedbirli olmalı. Doğruluğundan emin olmadıkça o haber doğrultusunda hemen harekete geçmemek doğru olanıdır. Önce, o gelen haberin doğruluğunu iyice araştırmak şarttır.

            Fasığın biri, bir haber getirdiğinde; önce o haberin yeterince araştırılmasının gerektiği Allah’ın bir emridir. Aklıselim insanlara Allah’ın tavsiyesidir. Allah, Hz. Peygamberin şahsında tüm iman ehli insanların dikkatini çekiyor. İnsanlardan tutum ve davranışlarını eğitmelerini istiyor. Fikri ve fiziki eylem, söylem gibi yapıları icra eden tüm organların kontrol altında tutulmasını istiyor.

Allah, Kur’an’ın Hucurat suresinin 6’ıncı ayetinde: “Ey iman edenler, şayet size bir fasık bir haber getirirse o haberin doğruluğunu iyice araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra pişman olursunuz.” buyuruyor. Allah, bu ayette “fasık” insanın kim olduğunu bildiriyor. Fasık tipin tarif ve tasvirini yapıyor. Yalan, iftira, gıybet, laf taşıma ve dedikodu gibi söylemlerin fasığın özelliği olduğunu haber veriyor.

            Mustalik oğullarından Haris İbn Dırâr bir gün:

-Allah’ın Resul’üne geldim. Beni imana davet etti. Tereddütsüz kabul ettim. Sonra zekât vermeye davet etti. Kabul ettim. Zekatımı verdim.

Ey Allah’ın peygamberi, kavmime döneyim. Onları imana davet edeyim. Davetime icap ederlerse, onların zekâtlarını toplayayım. Bana, falan zamanda bir elçi gönder. O elçi ile topladığım zekâtları sana göndereyim.

Zekâtları topladım ve belirlenen zamanda zekâtları almak için elçi gelmedi. Allah’ın peygamberi sözünden dönmez! Allah’ın peygamberinin bana öfkelenmesinden korktum. Allah’ın ve Resulünün öfkesinden korkmayan neden korkar?

Kavmimden aldığım bu zekâtları Allah Resul’üne götürmek üzere bir grup eşraf topladım. Ve toplanan zekatları Hz. Peygamber’e götürmek üzere yola çıktık, dedi.

            Belirlenen günde, Hâris’in kavminden topladığı zekâtları alıp getirmek üzere Hz. Peygamber, Velid İbn Ukbe’yi göndermişti. Velid, yolda giderken şeytan onun kalbine vesvese soktu. Yüreğine korku düşürdü. Korkunca yoldan geri döndü. Hz. Peygamber’e gelip dedi:

            -Ey Allah’ın elçisi, Haris, bana zekâtları vermedi. Beni, öldürmek istedi.

            Velid’in bu sözleri üzerine Hz. Peygamber, çok öfkelendi. Onlarla savaş yapmayı düşündü. Haris’e derhal bir heyet gönderdi. Bu heyet, Medine’yi henüz çıktığında Hâris’in beraberinde gelmekte olan heyetle yolda karşılaştılar. Hz. Peygamberin gönderdiği heyettekiler dediler:

            -İşte, şu gelenlerden birisi Hâris’tir. Karşılaştıklarında Hâris de, onlara nereye gidiyorsunuz, diye sordu. Onlar da:

            -Sana, gelmek üzere peygamberimiz tarafından görevlendirildik, dediler. Hâris, onlara niçin diye sordu? Onlar da:

            -Allah Resulü, sana Velid İbn Ukbe’yi göndermişti. O da, geri geldiğinde; senin ona zekât vermediğini ve kendisini öldürmek istediğini söyledi, dediler. Haris:

-Olay hiç de öyle değil, dedi.

            Hâris, Hz. Peygamber’in yanına varıp Peygamberin kendisine sorduğunda:

            -Allah’a yemin ederim ki o, bana gelmedi. Başka gelen de olmadı.  Ben de, belirlenen gün geldiğinde bana elçi gelmeyince sizin öfkelenmenizden korktum. Beklemeden zekâtları bu heyet eşliğinde size getirdim. Devamı var!

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!