Dua, insanın Allah’a isteklerini arz ettiği kapıdır. Duaya ilahi ve insani nitelikleriyle bakıldığında; dua ile insanın kazanımlarının nicelden öte nitel olduğu görülecektir. Dua, ihtiyaç sahibinin hiçbir şeye ihtiyacı olmayan muktedir olan güç sahibinden talebine denir.

Duada, insan gücünün saymaya güç yetiremeyeceği faydalar vardır. Bu yazımda duanın belli başlı birkaç faydasına değineceğim. Her şeyden önce dua Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. Bu nedenle dua, kapsam alanı geniş bir ibadet türüdür. Dua, Allah’ın öfkesinin yatışmasına sebeptir. Merhametinin celbine nedendir.

            Kişi, dua ile Allah’tan ihtiyaçlarını ister. Kişi, dua ile Allah’tan ihtiyaçlarını istemekle hem ibadet yapmış olur. Hem isteklerini istemiş olur. Hem de sevap kazanır.

Dua ile insan sosyolojik ve psikolojik rahatlık sağlar. Dua, aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik bir olgudur. İnsan, dua ile sıkıntılarını yüce yaratıcısı ile paylaşır. İnsan Allah’a dua etmekle sıkıntı ortamından kurtulmaya çalışır.

Amentü inancı gereği dua kapısı inanan için güven kapısıdır. Duanın kabulü Allah ile kulu arasında olan ilişkiye dayanır. Allah, Kur’an-ı Kerim’de: Kullarına yaşamım, ölümüm, ibadetlerim gibi söylem ve etkinliklerim Allah içindir deyin, buyuruyor. Durum böyle olunca Allah’ın kullarına merhamet, şefkat, lütuf, rahmet, inayet, hidayet ve diğer kapılarını açmış oluyor.

İnsanın yaptığı her eylemin ve her söylemin Allah katında bir değerinin olduğu ortaya çıkıyor. İnsanın yaptığı iyilik yönlü eylemler ile söylemlerine Allah indinde mükâfat veriliyor. İnsanın yaptığı kötülük mabeyinle eylem ve söylemlerine de ceza öngörülüyor.

Dua da, Allah ile kulu arasında kimse olamaz. İnsanlar ancak birbiri için hayır dua ederler. İslam dinin de, özel duacılar olamaz. Kabristanlarda, şurada ya da burada özel tahsisli duacılar yoktur. Özellikle kiralık duacılar diye kişilere böyle bir hak tanınmamıştır. Böyle bir sistem kurmaya çalışan varsa bilinsin ki bu işin temelinde kandırmaca ve sömürü vardır. Müslümanım diyen kandırmaz ve sömürmez.

İnsan, Allah’ın dua kapısına ancak dua ile yaklaşır. Duanın kendine has usul, esas ve edepleri vardır. Duanın usul, esas ve edeplerine riayet şarttır. Duada dikkate alınacak en önemli husus kul kendi konumunu bilecek ve Allah’ın şanını tanıyacak.

Duada dikkat edilmesi gereken bir konu da Allah’ın kitabı kadiminde: “Sen olmasaydın Ben bu âlemleri yaratmazdım.” sözünün muhatabı Hz. Peygamber Efendimize salavat ile duaya başlanılması isteniyor. Hz. Peygambere salavat getirilmesini isteyen kim? Yüce Mevla’nın kendisidir.

Yüce Mevla, kendisinin âlemlerin Rabbi olarak tanınmasını istiyor. Allah, Ayetü’l Kürsi, İhlas suresi ile Al-i İmran suresinin 26 ve 27inci ayetlerinde kendisini tanıttığı gibi tanınmasını istiyor.

Kur’an’ın Bakara suresinin 255 inci ayeti olan Ayetü’l-Kürsi’de: “O, Allah’tır, Ondan başka ilah yoktur, ancak O vardır. O daima yaşayan yaratıklarına hayat verendir. O’nu ne bir gaflet ne de uyku tutar. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O’nundur. O’nun izni olmak kimse şefaat edemez. Onun ilmi ilahisinden Onun dilediği kadarından fazlasını kavrayamazlar. Onun egemenliği bütün yerleri ve gökleri kuşatmıştır. O öyle ulu ve öyle büyüktür.” buyuruyor.

Al-i İmran suresi ayet 26 ve 27 de: “De ki: “Ey egemenliğin sahibi Allah’ım Dilediğine egemenlik verirsin, dilediğinden de egemenliği çeker alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. Hayır, Senin elindedir.  Muhakkak ki Sen, her şeye gücü yetensin!.. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden de ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” buyuruyor. Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!