Öldürülen kişiye diyet ödemek istemeyen köylüler ile ölü için diyet isteyen iki kardeş arasındaki kavganın çözümü için dönemin peygamberi Musa’ya danışıldı. Allah’a duası istendi. Musa’nın duası üzerine Allah, peygamberine İsrail oğullarının bir sığır kesmelerini buyurdu. Bu buyruğa itiraz eden İsrail oğullarından ceza olarak daha özel bir sığır kesmelerini emretti. Allah, peygambere itiraz eden İsrail oğullarından daha özel bir sığır kesmelerini hükmederek onların işlerini zorlaştırdı.

            O sıralarda yaşlı ve hastalıklı babasına çok iyi bakmış bir genç vardı. Bir başka benzeri olmayan o özel sığırda o gençte idi. Allah, o gence o sığırı babasına iyi bakmasından dolayı mükâfat olarak vermişti. İsrail oğulları, o gençten, o sığırı satın almak istediler. Yunusçanın şu dizelerine dikkatle bakalım, görelim ne diyor:

İsterse mazlum Hak vermez değil / Çığlık sessiz mazlum suskun değil

Dillenir gönül âlem kulaksız değil / Mazlum sesin Allah duymaz değil

***

Ömür gidiyor kalan zaman çok değil / Hız almış zaman gittiği şaka değil

Bilen bilsin günah çok sevap yok değil / Duyan duysun sözüm hakikat yalan değil

***

            O genç de, o sığıra karşılık çok yüklü miktarda para istedi. İstediği para dananın gönünü dolduracak kadar fazla idi. Pazarlık yapıldı. O fiyata, o gençten İsrail oğulları o sığırı satın aldılar. Allah, o gence babasına iyi baktığı için işini kolaylaştırdı. Meselenin çözümü için peygambere danışmalarından dolayı Allah, ölüyü konuşturarak İsrail oğullarını iftira sıkıntısından kurtardı. Hz. Musa’nın peygamberliğine delil olarak bir mucize eseri ölüyü diriltti. Mucize için ölüyü konuşturdu.

Bir peygamberin bir mucize göstermesi onun peygamber oluşunun delilidir. Bu mucizede de, görüldüğü gibi niyetler düzgün olunca işler kolaylaşır. Bilinmez sırlar açığa çıkar. Kirli işler aydınlığa kavuşur. İnsani adaletin ötesinde mutlak olarak ilahi adalet tecelli eder. Netice itibariyle adaletten kaçış yoktur. Bir gün, adalet önünde herkes suçu nispetinde hesap verir.

Adalet, her insana her an gereke bilir. Huzur ve barış adaletle kurulur. Sevgi ve saygı adaletle oturtulur. Güven duyguları adaletle sağlanır. Adaletin olmadığı yerde kin ve nefret oluşur. Adaletin tanınmadığı yerde hakkaniyet yok olur. Aslına bakıldığında insani yaşamın dengeleri adaletle sağlıklı durur. Güneşin her doğuşunda, akşamın her oluşunda, yağmurun her yağışında, şimşeğin her çakışında bir adalet vardır. Esen her rüzgar bile adaletle eser. Yunusça dizelerinin devamında:

            Öfke taşmış gidiyor sabır yok değil / Vicdan talan olmuş can baki değil

Gözler kör demem gören yok değil / Yalan kol salmış hakikat belli değil

***

Kulak sağır demem duyan yok değil / Can bedene konuktur gitmez değil

Ölüm son demem öteler yok değil / Yunusça der, ötelerde hayat yok değil!

Kuran-ı Kerim’de bu kıssanın anlatıldığı 67’inci ayette Allah’ın buyurduğu şekliyle: Musa, onlara sığır kesin dediğinde İsrail oğulları: “Sen bizimle alay mı geçiyorsun?” dediklerinde, Hz. Musa, onlara dedi: “İnsanlarla alay etmekten ve cehaletten Allah’a sığınırım.” dedi. Bu noktada, insanlarla alay etmenin ve cahil olmanın bir peygamber diliyle vahameti anlatılmaktadır.

İnsanlık adına çok kötü büyük hasletlerden cehalet ve insanlarla alay etmek toplumsal çöküş demektir. Cehalet, insanı gaflete götürür. Gaflet ise ihanete götürür.

İnsanlarla alay etmek, insanları aşağılamak olur. İnsanlarla alay etmek insanlar arası gizli düşmanlıklara yol açar.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!