Külkedisiİsmet, yolda ilerlerken ormanın derinliklerinden çeşitlikurt ve kuş sesleri duyar. Külkedisi, ormanın derinliklerinden gelen ne sesi olduğunu bilemediği seslerde duyar. Külkedisinin bu sesler karşısında yüreğine korku düşer. İçindeki korkuyu bastırmak için yüksek sesle merkebe bir iki seslenir. Merkebe ne kadar seslense de içindeki korku yatışmaz. Başlar, bütün avazıyla türkü söylemeye!
Sonbaharın son günleridir. Yağmurlar artmış. Havalar soğumaya başlamıştır. Görünenlerde davar sürüleriyoktur. Davar sürüsü olmayınca çoban köpekleri de ortalıklar daolmaz.Külkedisi, eşeğiyle birlikte giderken birden Zohron Deresindeki çağlayanın sesini duyar. “Su değirmeni yakında olmalı.” der. Kısa bir süre sonrakarşıdan kendisine doğru gelen at arabalı bir adam görür. Birbirlerine yaklaştıklarında selamlaşırlar. Selamlaşmak insanlar arasında iletişimi kolaylaştırır. Selamlaşmak,insanlara karşılıklı güven verir. Selamlaşmak sosyal barışın önemli dinamiklerinden birisidir. Selamlaşmak medeni insanların sosyal barış adına attıkları ilk adımlardır. At arabalı adam da değirmenden un öğütmekten gelmektedir. At arabalı ile Külkedisi bir kaç kelâm ederler.
Külkedisi, at arabalıya sorar:
-Ağabey! Su değirmeni daha çok uzakta mı?Bana, değirmenin bu tarafta olduğunu söylediler. Ben hiç gitmedim de, değirmenin nerede olduğunu bilmiyorum.
At arabalı adam dedi:
-Delikanlı, bu yoldan doğru git! Bu yol seni değirmene götürür. Doğru gidersen değirmene varırsın. İnşallah! Beş dakika sonra değirmendesin. Haydi, yolun açık olsun!
Külkedisi, dedi:
-Beyim, senin de yolun açık olsun.Allah’ın izniyle, tez zamanda çoluğuna çocuğuna sağ salim kavuşursun! Allah, seni kötülerin şerrinden korusun!
Külkedisi, biraz gittikten sonra değirmenin çorak toprakla sıvanmış kiremitsiz düz damını yani çatısını görür. Değirmenin çevresinde yabani ağaçlardan çok, meyve ve kültür ağaçları vardır. Külkedisi, ormanın içerisindeki çağlayanın ayağına yapılmış su değirmenine varır. Eşekten iner. Değirmenciye, selam verir. Değirmenci, Külkedisinin selamını almaz. Külkedisi, kendince der:
-Ya hu, bu ne biçim adam! Allah’ın selamını bile almıyor. Selam almayan değirmenci mi olur?
Külkedisi, selamını almayan değirmenciye tekrar bakar. Baktığında, değirmencinin namaz kıldığını görür. Namaz kılan değirmenciyi külkedisi dikkatle izler. Değirmenci namazını tamamladığında“Ve aleykümselâm” diyerek Külkedisinin selamını alır.Değirmencinin kıldığı namazda, Külkedisinin tuhaf karşıladığı iki durum olur. Selamlaşmadan sonra, Külkedisi merakını gidermek için değirmenciye sorar:
-Tamam, namaz kılmak Allah’ın emridir. Bu emri biliyorum. Rab ile kul arasındaki ibadet ilişkisine asla bir başkası karışamaz.Bunu da biliyorum. Fakatsenin namazdaki iki hâlini anlayamadım.
Değirmenci dedi:
-Evlât, namazın nesini anlayamadın? Namaz, insanın Allah’a olan bir nevi kulluk borcunu ödemesidir. Namaz, insan üzerindeki Allah haklarından önemli bir haktır. Allah’ın hiçbir zaman bir insanın kıldığı namaza hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur. Ama insanın Allah’a karşı kulluk borcunu ödemek mecburiyeti vardır. İsteyen bu borcunu öder. Borcundan kurtulur. İsteyen ödemez, sonucuna katlanır. Herkesin kendi bileceği bir iştir.Namaz, bir nevi insanın Rabbine karşı bir tür itaat göstergesidir. Allah’ın koyduğu bazı kurallara karşı uyum ifadesidir. Namazda, insanın sayamayacağı kadarçok yönlü faydaları vardır. İlahi yararların yanında fizyolojik ve biyolojik pek çok faydalar vardır. Namaz kılmanın ilahi ilişkiler ile insani ilişkiler açısından büyük yararları vardır.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!