“Ey Kıbrıs Türk’ü! En ulvi vazifen, bizden imdat isteyen ilim ocağımızın imdadına bütün gayretlerimizle atılmak, koşmaktır. Biliyorum aşacağımız yol çok çetindir. Bizi korkutacak kadar sarp ve çetin engeller manialar bizi bekliyor. Fakat unutma ki bizim neslimiz işte böyle aşılamaz başarılamaz zannedilen yollarda yürüyerek gayesine varan bir millettir.” 1942

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Ülkemiz son dönemde çevresinde oluşturulan ateş çemberinden geçiyor. Bu nedenle savaş ve çatışma haberleri ile yatıp kalkıyoruz. Bu durum da hepimizin olağanüstü rahatsızlık yaşamasına neden oluyor. Hangi amaca yöneleceği belli olan bir çıkar savaşının düşleri ve gelecek planları yapanların düşlerini ortalıklardan kaldırmakla kalmıyor. Sürdürülen bu kirli savaş gençlerimizi birer ikişer aramızdan alıyor. Ateşin düştüğü yeri yakıyor olmasına karşın parsayı da silah üreticisi ülkeler topluyor ve çatışmaları da körüklüyorlar.  

  1. yüz yılın başlarında ve ortalarında yaşanan iki büyük paylaşım savaşının acılarının unutulmaması gerekiyor. Bundan gerekli ders veya derslerin çıkarılmadığını da kaydetmek istiyoruz. Bu dönemlerde yaşanan can kayıpları o günün koşularında net olarak bilinmezken daha sonraları açıklanan rakamlar düşündürücüdür. Örneğin Vietnam savaşı sırasında 3 milyon Asyalı ölürken 55 bin Amerikan askerinin öldüğü biliniyor. Bu nedenle şimdilerde büyük paylaşmaların ötesine geçilerek bölgesel savaşlar ve çatışmalar masum gösterilerek sunulmaya çalışılıyor.

Yaşamakta olduğumuz bütün savaş tamtamlarına karşın güzel işlerin ve çalışmaların yaşadığına da tanık oluyoruz. Son aylarda düzenlenen Kitap Fuarları bunlardan yalnızca bir tanesidir. Katılımcıların kitap fuarlarına gösterdikleri ilgiyi her türlü takdirin üstünde gördüğümüzün altını kalın çizgilerle çiziyoruz. Fuarlarda yalnız yayıncı sayısının artamadığını halkın da ilgisinin yoğun olduğunun tanığıyız. Buna koşut düzenlenen kültür etkinliğinin sayısında da artışların yaşandığını da belirtmek istiyoruz. Bu göstergeler okuma özürlü toplum tanımının yavaş, yavaş ortalıklardan kaldırmaya başlandığının da göstergesidir. 23. İzmir Kitap Fuarı özelinde açıklanan rakamların geçen yılların 10 günlük toplamına karşın bu yılın ilk iki gününde bu sayının ikiye katlandığını da gösteriyor.

Katılımcıların sayısının yüksek olması yoğunluğa da neden oluyordu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kültür Dairesine ayrılan bölümde her yaştan katılımcının yoğun soruları ile karşılaştım. Okul harçlığından arttırdığı parası ile kitap alan gençlerin olmasını geleceğe olan güvenimizin de bir göstergesi olarak alıyoruz. Gençlerin kitap alırken gözlerindeki ışığı anlatmanın olanaksız olduğunu ve bunun yaşanması gerektiğinin altını çiziyoruz.  Yayınları ideolojik yaklaşımın ötesinde görmek gerektiğini belirtirken okuyan kişiden kimseye fazladan zarar gelmeyeceğine de inanıyoruz.

Gençlerin özellikle bilgili olmaları gerektiğini yinelemek istiyoruz. Sevgi nasıl paylaşıldıkça büyüyorsa bilginin de paylaşıldığı sürece büyüyeceğinin bilinmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…