“Kanayan yaraların artık dindirilmesi zamanı gelmiştir. Mademki ne Amerikalılar ne İngilizler buna muktedir değillerdir. O halde Anavatan’ın vazifesini yapmasına engel olmasınlar. Mania çıkarmasınlar”. 1967

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Türkiye ile sorun veya sıkıntı yaşayana özellikle AB ülkeleri 1915 olaylarının oltasına takılıyorlar. Son olarak Hollanda Parlamentosu da aldığı kararla bu kervana katıldı. 24 Nisan yaklaşırken bu yönlü saldırılara da zam gelebilir diye düşünüyoruz. Bugüne değin Türkiye’ye karşı yapılmış olan saldırıların savdan öteye gidemediği biliniyor. Konuya ilişkin olarak ne bir mahkeme kararı vardır ne de inandırıcı bir kanıt ortalıklara konmuş değildir. Buna koşut İsrail Parlamentosu benzer bir kararın onaylanmasını kabul etmedi. Bu kararı almasının bir nedeni de kendisinin Filistinlilere uyguladığı saldırılar olabilir diye düşünülmesi gerekiyor.

Hollanda Parlamentosu’nun aldığı bu karara karşın Dışişleri Bakanı Vekili Bay Sigrid Koog, “Hollanda Hükümeti tarafından bağlayıcı bir karar ya da Srebrenitsa olayında olduğu gibi Uluslararası Mahkeme tarafından verilen bir hüküm olduğu zaman soykırımdan bahsedilebilir” açıklamasını yapıyordu. Bay Kaag, “Soykırımların tanınmasında Uluslararası Mahkemelerin hükümleri BM’in bilimsel araştırma ve bulgularındaki açık ve net olan sonuçlar Hollanda Hükümeti için yönlendiricidir. Hükümet, BM Güvenlik Konseyi’nin Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırması Sözleşmesine göre hareket ediyor” açıklamasında bulunuyordu.

Türkiye ile Ermenistan arasında 2009 yılında Amerikan düş işleri affedersiniz Dışişleri Bakanı Hillary Clinton döneminde bir protokol imzalanmıştı. Yapılan bu protokol ile iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi bu protokole bağlanmıştı. Aradan geçen 10 yıla yakın sürede konuya ilişkin olarak adım atılmadığı biliniyor. 24 Nisan yaklaşırken iç politik düşüncelerden hareket ettiği anlaşılan Bay Sarkisyan imzalanan bu protokolü tek yanlı olarak iptal ettiğini duyuruyor.

Ermenistan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısı sonrasında yapılan açıklamadan sonra iki ülke arasında öngörülen normalleşmenin de çöpe atıldığını kaydetmek gerekiyor. Ermenistan’a kadar gidilerek ayaktopu oyununu izlemenin de normalleşmeye etkisinin olmayacağı zaten biliniyordu. Öyle de oldu. Bay Sarkisyan’ın aldırmış olduğu bu karardan sonra Türk – Ermeni ilişkilerinin düzelmesi de düş ötesine itilmiştir. Fitili ateşleyen Bay Sarkisyan’nın ayrılıkçı teröristlerin ülkesinin aracılığı ile AB ülkelerine gidişlerini kolaylaştırmak için mi bu protokolü ortalıklardan kaldırdığı sorusu akla geliyor.

Rum siyasiler arasında akıllı olanların önünde olanlardan olan Bay Yannakis Kasulides, görevinden ayrılırken kendi kuşağını 43 yıl kaybettiğini söylüyordu. Bu nedenle kendi çocukları ve torunları için iki kesimli iki toplumlu federasyondaki bir aksaklığın değil, garantiler – müdahale hakları ve Türk Ordusunun kaldırılmasının çok fazla öneme sahip olduğunu vurguluyordu. Akıllı olanları böyle ise gerisini ortalıklarda görüyoruz.

Dışişleri Bakanlığında Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin dış politikada izlenecek yol için bir araya gelmesini olumlu bir adım olarak gördüğümüzü kaydetmek istiyoruz.

Bu yönlü çalışmanın başlatılmasını Ulusal Konseyin kurulması fitilini ateşlemesi olarak okumak gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…