Çok güzel başlayan ama sonu kötü biten bir hikayedir Köy Enstitüleri.

Genç Cumhuriyetin bir meşalesidir.

Bugün 17 Nisan.

Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü.

Eğitim sisteminin yaz-boz tahtasına dönüştüğü bu dönemlerde, aradan 78 yıl geçmesine rağmen, bu efsane eğitim sistemi halen aranıyorsa, hatta ihtiyaç duyuluyorsa, nasıl sağlam bir temellerin üzerine kurulduğunun en büyük kanıtıdır.

Türkiye’de olduğu gibi Eskişehir’de de Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanacak.

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Eskişehir’de yaşayan Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin yanı sıra Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen o saygıdeğer öğretmenler Eskişehir’de bir araya getiriyordu.

Aralarında birbirlerini tanıyanlar, hatta birlikte çalışanlar yıllar sonra görüşüyor ve nasıl mutlu oluyorlardı.

Onlar Eskişehir’de en güzel şekilde ağırlanıyor, Eskişehir’den çok mutlu anılarla dönüyorlardı.

Çifteler Köy Enstitüsü’ne ziyaretler düzenleniyor, eski günler yad ediliyordu.

O zamanlar yaşları 70 ile 80 arasında değişen elleri öpülesi öğretmenlerden bir çoğu vefat etti.

Çoğu hastalıktan ve yaşlılıktan gelemez oldular.

Eskişehir’de de çok değerli Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler var.

İlyas Küçükcan da onlardan biri.

Bir tarih hazinesi, Devrim Orta Okulu’ndan öğretmenim olduğu için bu günde saygıyla ellerinden öpüyorum.

Bu enstitülerden birinin de (Çifteler Köy Enstitüsü) Eskişehir’de olması bizler için ayrı bir gurur kaynağıdır.

 

*        *         *

Biraz da bu kurumun tarihine bir göz atalım.

Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihinde açılmış okullar. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetiyor. Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular.

Okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda yüzde 5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun yüzde 80'lik bölümü köylerde yaşıyordu.

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Enstitüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı.

Kurulduğu tarihten kapandığı tarihe kadar geçen 14 yılda, çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin ve köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vuran bir “köy kökenli aydın kuşağı” yaratan Köy Enstitüleri, yöneltilen bütün eleştirilere karşın kalıcı bir iz bıraktı.

Çok partili rejime geçiş Köy Enstitülerinin de sonunu hazırladı.

Demokrat Parti’nin yoğun eleştirileriyle karşılaşan Köy Enstitüleri, 1954 yılında tümüyle kapandı ama yaktığı ışık halen aydınlatmaya devam ediyor.