Devam eden hikâyede, Mehmet Ağa “Bana müsaade” deyip muhtar odasından ayrılır. Pazartesi günleri ilçeye pazar kurulur. Olay, ilçeye pazarın kurulduğu günü her iki köy muhtarı tarafından kaymakama arz edilir. Kaymakam, tez zamanda barışın sağlanmasını ister.

Birkaç gün sonra muhtarlar aracılığı ile Ümmetler köyü gençleri, Yunuslar köyünün genç erkek delikanlılarını bir gece ziyafete çağırırlar. Ertesi günün gündüzünde de, Ümmetler köyünün genç kızları Yunuslar köyüne davet edilir. Her iki gençlik grubu, kendi aralarında eğlenirler. Böylece iki köy arası dostluklar yeniden pekiştirilmeye başlar.  Ümmetler köyünde kavalcı Koca Yusuf, defçi Nazmi’nin defi eşliğinde gençlere kaval üfleyip eğlendirirler. Yunuslar köyünde de kemancı Süleyman, genç kızlardan birisinin vurduğu def sesleri arasında kemanı ile genç kızlara müzik ziyafeti çeker.

İki köyün muhtarı da, köylerinin hatiplerinden cuma hutbelerini barış ve uzlaşı kültürü üzerine okumalarını isterler. Okuldaki öğretmenlerden, insani ilişkilerden dostlukların gelişmesi ve şeytani işlerden de düşmanlıkların giderilmesi üzerine öğrenciler arası münazara düzenlenmesi tembihlenir. 

İstenmeyen olaylar, iki köyün ileri gelenleri tarafından büyümeden yatıştırılır. Eskisi gibi barış ve huzur yeniden sağlanır. Yunuslar köyü ilkokulunun kültür ve eğitim salonunda iki köy arasında münazara yapılır. Münazara grupları üçer öğrenciden müteşekkildir. Yunuslar köyü öğrencilerden ilk konuşmacı öğrenci münazarasına şu başlığı atarak başlar ve tezini okur:

-Muhterem jüri heyeti, değerli öğretmenlerim, sevgili arkadaşlarım, Yunuslar köyü ile Ümmetler köyü sakinleri! Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum! Şimdi sizlere, İNSAN VE ŞEYTAN konulu münazaramı arz edeceğim. Konuya geçmeden önce Allah’tan şahsıma ve yarışmacı arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Her iki köy halkının barış ve huzur ortamında yaşamasını istiyorum. Büyüklerimizin, biz küçüklere örnek olmalarını ve biz küçüklerin de büyüklerimizin izinden gitmelerini temenni ediyorum.

İnsan ve Şeytan her ikisi de Allah’ın yaratmış olduğu varlıklardır. İnsan, topraktan yaratılmıştır. Şeytan ise ateşten yaratılan varlıktır. Bu arada Allah’ın nurdan yarattığı melekleri de unutmayalım. İnsan ve Şeytan denilen varlıklar arasındaki ilgiyi Allah,  Kur’an-ı Kerim’in A’raf, Hicr, İsra ve Kehf surelerinde kıssa şeklinde açıklıyor. Allah, Hz. Âdem’i yaratmadan önce meleklere:

-Ey melekler, haberiniz olsun! Ben, şu gördüğünüz kuru çamuru balçık hâline getirip yeryüzünde iskân için bir insan yaratacağım! Buyurduktan sonra Allah, insanın değerini ve itibarını göstermek üzere meleklere, çamurdan yarattığı o insana secde etmelerini emretti.

Allah’ın emri üzere melekler dediler:

-Ya Rabbi, senin emrin emirdir. Senin emrine karşı gelmek kimin haddinedir ki, biz senin emrine karşı gelelim. Yarabbi, serzenişimizi bir isyan ya da başkaldırı olarak değerlendirme! Biz senin, rahmetinden uzak kalmaktan korkarız. Ya Rabbi, yeryüzünde kavga, fesat ve bozgunculuk çıkaracak insanı mı yaratacaksın? Dediklerinde, Allah buyurdu:

-Sizin, bilmediklerinizi Ben bilirim! Yeryüzünde öyle insanlar yaşayacak ki, onların hâl ve tavırlarından Ben gurur duyarım. Siz, buyruğum olan secdeyi ifa edin! Buyurunca Allah, bütün melekler Hz. Âdem’in huzurunda secde için kapandılar.

Allah’ın, meleklerden, Hz. Âdem’e secde etmesini istediğinde sadece Şeytan, Hz. Âdem’e secde etmedi.  Böylece şeytan, Allah’ın emrine ilk karşı çıkan oldu.  Bu karşı çıkışından ötürü İblis denilen Şeytan, Allah tarafından lanetlenip yüce huzurdan kovuldu. Kovulan Şeytan, yeryüzüne atıldı. Melunlardan oldu. Kıyamete kadar da insanlığın başına musallat olacak. İlahi izin böyle! Allah tarafından Şeytanın lanetlenmesine sebep iki şeydir. İlki hasetlik ve diğeri de gururdur. Şeytan kendisinin ateşten yaratıldığını iddia ederek topraktan yaratılan insanoğlundan kendisinin üstün olduğunu ileri sürdü.

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!