Baba ve oğul ilişkisi Âdem’den beri var. Âdem insan oldu. Havva’sını buldu. Eş oldu. Baba oldu. Sonra da insan nesli babadan oğula sürüp geldi. Kıyamete kadar da sürecek. Evvel emirden bu yana babasız olarak dünya topraklarına ayak basan üç insandan biri Âdem, ikincisi Havva ve diğeri de İsa’dır.

Bu üçünün haricinde her insan bir babadan olmadır. Bu kaderi Allah çizmiş. Çizilmiş bu çizginin şeklini, kim değiştirebilir ki? Bu kuralı ancak akıl sahipleri anlayabilir.

            13 Mart günü rahmetli babamın ölüm sene-i devriyesi idi. Babam, 13 Mart 2001 Günü hakkın rahmetine kavuştu. O gün, onu sevenleri ebedi yolculuğuna uğurladılar. Bütün babaların akıbetinde olduğu gibi babam da o yolculuğundan bir daha hiç dönmeyecek! Her oğul, babası gibi dönülmez yola gidecek. Sıkça, baba ve oğul ilişkisini değerlendiririm. Maziye dönüp baktığımda, babalar ile oğulları görürüm. Babalar mı, oğullar mı daha fedakâr anlamaya çalışırım.

Hiç tartışmasız, babaların daha fedakâr olduğu ortada!

            Babam, hastanede akşam saat 18.00 sularında hakkın rahmetine kavuştu. Aile bireyleri olarak karar verdik. Babamın cenazesini hastanede yıkatıp kefenlenerek define hazır hâle getirilmesini istedik. Öylede oldu. Babamın cenazesini doğup büyüdüğü köyümüze defnetmeyi kararlaştırdık.

Batıl ve hurafe inançlardan nefret ederim. Batıl ve hurafe inançlara da hiç itibar etmem. Batıl ver hurafeler, vampir gibi toplumların kanını emmek için kurulmuş tuzaklardır.

13 Mart sabahı mesai başlar başlamaz gasil hane görevlisine dedim:

-Müsaade edersen babamın cenazesini ben kendim yıkamak istiyorum. Seninle helalleşelim. Dediğimde, görevli kişi elbette deyip bana müsaade verdi. Ben, babamın cenazesini yıkarken bazı yakınlarımız ile görevli su döküp sair yardımlarda bulundular. Babamın cenazesini yıkadıktan sonra görevli bana sordu:

-Ne işle iştigal ediyorsunuz? Deyince, dedim:

-Bir KİT’te müdür olarak görev yapıyorum. Bu sözüm üzerine görevli dedi:

-Dün de, burada bir cenaze yıkadım. Onun da oğlu müdürmüş. Babasının cenazesi yıkanırken içeri girip babasının cenazesine bakmadı, bile! Demek ki, babasının cenazesi yıkanırken alakadar olmayan müdürlerin olduğu gibi babasının cenazesini erbabınca yıkayan müdürlerde ülkemizde çok şükür varmış, dedi. Böyle dediğinde, görevlinin yüzüne baktım. Baktığımda görevlinin gözlerinden yaşların aktığını gördüm. Kendisine niçin ağladığını sorduğumda, dedi:

-Ben de, hem baba oldum hem oğul! Babamın cenazesini de, ben kendim yıkamıştım. Sizin babanızın cenazesini yıkadığınızı gördükçe duygulandım. Benim oğlum da benim cenazemi yıkar mı diye kendime sordum? Bu sorumun cevabını şu anda Allah’tan başka kim bilebilir?

Ölüm, her insanın başına gelecek mutlak bir olaydır. Benim de cenazemi oğlumun yıkamasını çok isterim. Hangi baba oğulları tarafından kendi cenazesinin yıkanmasını istemez ki?

Her can, her insanın kendisine ömrü boyunca emanettir. Canı, emanet olarak ancak Allah verir. O can emanetini yine ancak Allah alır. Ölüm, bir başka dünyaya doğmak ve yeni bir hayata başlamak demektir. Her ölen, mutlak ötelerin ötesindeki dünyaya ait bir insan olur. İnsan, bütün evrendeki tüm yaratılmış varlıkların en şereflisidir. Bu şerefi taşıyan insana ne mutlu!

            GAZETECİ-YAZAR HAKKI KUTLU’YA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM!

İnsani konularda illâ ki bire bir tanışmak şart mı? Bence değil! Hakkı Kutlu’nun rahmetli babasının vefatını gazete haberlerinde okudum.

Merhum Kutlu Baba’ya, Allah’tan rahmet diliyorum. Hakkı Kutlu ile tüm yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!