Değerli Okurlarım! Bugün size tasavvufi meşhur bir hikâye nakletmek istiyorum. Hocanın biri, bir gün caminin kürsüsünde vaaz veriyormuş. Cemaatte vaaz veren hocayı dinliyormuş. Hoca, vaazında abdest ile teyemmümü bozan şeyleri anlatıyormuş. Hoca, vaazında abdesti anlatırken cemaatten biri de uykuya dalmış. Hoca, önce abdesti, sonra da teyemmümü anlatmış. Hoca Efendi, bir misalle güzel güzel usulünce teyemmümü bozan şeyleri anlatırken:

            -Adamın biri, bir gün eşeği ile ormana oduna gitmiş. Adamcağız evine getireceği odunları hazırlarken epeyce bir zaman geçmiş. Namaz vakti gelip geçmek üzereyken getirdiğim su ile abdest alıp namazı eda edeyim, demiş. Adamcağız o ormandaki su sıkıntısını bildiği için tedbirli gelmiş. Eşeğin heybesine abdest alacak kadar bir kapta su getirmiş. Adam eli kolu sıvayıp eşeğe bakmış. Baktığında eşeğin etrafta olmadığını görmüş. Eşeğin ortalıklarda olmadığına iyice kanaat getirince “Ne yapalım su yoksa toprak var demiş. Toprakla güzel bir teyemmüm yapmış. Adamcağız tam namaza duracağı sırada eşek anırmış. Hoca, işte eşek ormanda anırınca teyemmüm bozuldu derken uykudaki adam uyanmış. Uyanmış ama hocanın vaazında “ Ormanda eşeğin anırması teyemmümü bozdu.” sözünü duymuş. Bu sözü duyan adam içi içine sığmamış. Namazdan çıkar çıkmaz doğruca koşmuş müftüye ve Hoca’yı başlamış müftüye şikâyete:

            -Müftü Efendi, nasıl oluyor da ormanda eşeğin anırması teyemmümü bozuyor? Senin atadığın, bizim caminin hocası bugün kürsüde vaaz verirken “ Ormanda eşek anırdı teyemmüm bozuldu.” dedi. Derhal o hocanın defterini dür. Deyince adam, müftü şöyle bir düşünmüş ve demiş:

-Hocayı dinlemeden karar vermek yanlış olur. Ben, hocayla görüşürüm. Dediğinde, adam:

-Hayır, olmaz! Benim yanımda o hocaya haddini bildireceksin! Aksi hâlde seni de şikâyet ederim, deyince müftü, hocayı çağırtmış. Müftü, hocaya sormuş:

-Hoca Efendi, anlat bakalım! Ormanda eşeğin anırması teyemmümü nasıl bozar? Hoca Efendi, başlamış anlatmaya:

-Bu adam lafın başını dinlemediğinden sözün sonunu da yanlış anlamış. Ben Abdesti ve teyemmümü bozan şeyleri anlatırken adamcağızın abdest için eşeğin heybesinde ormana su götürdüğünü eşeğin ormanda kaybolmasıyla suyunda yitirildiğini belirtip su olmayınca vaktin çıkmasından endişe duyan kişinin teyemmümle namazını kılması gerektiğini anlattım. Teyemmüm yapıp namaza durmaya hazırlanan adamın eşeğin anırmasını duymasıyla suyun varlığından söz ederek, su bulununca teyemmümün bozulduğunu bir misalle anlattım. Müftü, şikâyetçi adama:

-Senin de duyduğun gibi mesele senin anlattığın şekliyle değil! Meseleyi iyi anlamak lazım!

Ne yazık ki günümüzde buna benzer pek çok olayla karşılaşıyoruz. Farzın, sünnetin, vacibin, haramın, mekruhun, müfsidin ve müstahabın ne demek olduğunu bilmeden kafasına göre yorum yapıyor, Hokkabaz! Dini konuların bana göresi ya da sana göresi olmaz! Dini konular, edile-i şerriye göre olur. Bir başka ifade ile dini hükümlerin kaynağı dini delilerdir. Hokkabazın birisi bir yerlerden yalan ya da yanlış bir şey duyuyor. Başlıyor sağda- solda ahkâm kesmeye. Ona buna yaptığını, işin ehillerine de yapıyor. Bilenlerin yanlışını aramaya kalkışıyor. Yenilerde, bir camide zatın biri iddiasında:

-Ben, siz imamların arakasına uyup cemaatle namaz kılarken secde de üç defa sübhanerabbiyel a’lâ diyemiyorum. Ben, üç defa sübhanerabiyel a’lâ deyinceye kadar lütfen secdeyi uzatın! İddiacı bu yobaz! Ömründe hiç bu bahsi ehlinden okumuş ya da dinlememiş. Başta, bu kişi farz ile sünnetin ne demek olduğunun farkında değil. İmama uyduğunda nasıl namaz kılınacağını bilmediği ortada… Haklı çıkmak için de o konuya işaret etmeyen bir hadis-i şerifi gönlünce uyarlamaya çabalıyor. Ne yazık ki şarlatan tipler, dini hükümleri de şirazesinden saptırmaya kalkışıyorlar.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!