Allah’tan bir insanın bağışlanmasını ve affını istemek fazilettir. Cenaze namazı niye kılınır? Cenaze namazı, inanmış bir insanın inançlı bir insana Allah’tan rahmet dilemesi demektir. Mevtaya, dünya yüzünde yapılabilecek son vazifedir. Bir noktayı aydınlatmakta fayda var. Allah, dua ve istiğfar edenleri sever. Furkan suresi 77. ayetinde “De ki: Sizin duanız olmasa, Rabbim size ne diye kıymet versin?” buyuruyor. Yapılan dua, tövbe ve istiğfarlar Allah’ın hoşuna gider. Tövbe, dua demek değildir. Yapılan yanlış ya da hata için insanın pişmanlık duymasıdır. Bir daha o hata ya da yanlışı yapmayacağını bildirmesidir. Yaptığı hatanın itirafıdır. Bir insan, bir başkası adına tövbe edemez. Biri, bir başkası adına pişmanlık duyamaz. İstiğfar, bağışlanma ve af dilemektir. Bir insan kendisi için istiğfarda bulunabileceği gibi bir başkası içinde istiğfarda bulunabilir. Bazen cenaze namazlarında derler: -“Bilenler, cenaze duasını okusun! Bilmeyenler, Rabbena atine duasını okusun!” Bu duanın anlamı: “Ey Rabbimiz, bize dünya ve ahirette güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.” Demektir. Kur’an’da, bu duanın geçtiği ayetten önceki ayette; Ey Rabbimiz, bize dünyada ver diyenlerin ahirette nasibi yoktur, buyrulmaktadır. Yunus Emre’ye kulak verip onun sözlerinden kabir halini dinleyelim: “Teferrüç eyleyi vardım sabahın sinleri gördüm / Karışmış kara toprağa şu nazik tenleri gördüm Çürümüş toprak içre ten sin içinde yatar pinhan / Boşanmış damar akmış kan batmış kefenleri gördüm Yıkılmış sinleri dolmuş evleri belirsiz olmuş / Kamu endişeden kalmış ne düşvar halleri gördüm Yaylalar yaylamaz olmuş kışlalar kışlamaz olmuş / Bâr tutmuş söylemez olmuş ağızda dilleri gördüm Kimisi zevk ü işarette kimisi saz u beşarette / Kimisi belâ vü mihnette dün olmuş günleri gördüm Soğulmuş şol kara gözler belirsiz olmuş ay yüzler / Kara toprağın altında gül derer elleri gördüm Kimisi boyun eğmiş tenini toprağa salmış / Anasına küsüp gitmiş boyun buranları gördüm.” Yunus, ölüm halinden söz ederken: Teferrüç eylediğimde(gezip seyretmek); mezarları gördüm. Mezarların içindeki nazik bedenleri gördüm. Toprakta çürüyüp ağızda söyleyen dilleri söylemez gördüm. Mezar âleminin hem sıkıntı hem de saadet yeri olduğunu gördüm. Kara toprağın altında gül toplayan elleri, boyun buranları gördüm. Bu dünyada ne yapacaksan ona göre yap! Gül dermende, boyun bükmende bu dünyadaki haline bağlıdır, diyor. Gördüm ki, hazan gelmiş! Sararan yapraklar yere düşmüş. Gazel olup toprak olacağı zamanı bekliyor. Belli ki, toprağa düşen yaprakta aslına dönmek için toprağa düşüyor. Baharda, yazda yeryüzünü yemyeşil halı gibi süsleyen yeşil otlar çoktan kuruyup gazel olmuş. Yaprakların her biri daldan koparak toprağa düşüyor. Yaprak, toprağa olan borcunu ödemek için toprağa düşüyor. Yabani kızılcıklar, kuş burunları dalda kıpkırmızı kızarmışlar. Dalda olgunlaşan ayvalar, sapsarı sararmışlar. Kızaran meyveler, sararan ayvalar nasiplisini bekler hâle gelmiş. Allah, o meyveleri insanlara gıda ve şifa olsun için yaratmış. Yeter ki insan yetiştirebilsin! Yeterince faydalanabilsin! Köy harabeye dönmüş, denemez. Durulmayan evler, virane olmuş. Köyde mukim olanlar yaşam alanlarını imar etmişler. Yarbasan, her ne kadar mahalle kimliği alsa da hâlâ köy vasfını taşıyor. Köyde, yaşam alanı denilince insanların ihtiyaçlarına yetecek yapılar akla gelir. Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!