Öykünün devamında Muhtar, Kezban Nine’nin daveti üzerine onun evine gider. Evine varınca da ninenin elini öper. Kezban Nine’nin hâlini hatırını sorar. Kezban Nine, muhtara buyur eder. Evin bir tarafında kurulu bir seki vardır. Sekinin üzerindeki başköşede serili posta muhtarı oturtur. Post diye, tüyü kırkılmadık iyi ve iri koç ya da erkeç derisinden tabaklanmış deriye derler. Seki ise, divan vazifesi gören ahşap bir yapıdır. Bir yatak serilecek kadar genişlikte ve uzunluktadır. Yerden yüksekliği ise 30 cm’ kadardır. Hal hatırdan sonra Kezban Nine, Muhtar Coşkun’a dedi:

-Bana bak muhtar! Lafı uzatmadan dünkü olanları bana adam gibi anlat! Hakikati gizleme! Eğri büğrü anlatacak olursan; halk için Hakk’ın görünmeyen sopası bir gün senin kursağını deşiverir.

Kezban Nine, sana elbette olanları olduğu gibi anlatacağım. Yalansız ve hilafsız anlatacağım. Bilirsin ki, ben yalan ve abartılı konuşmayı sevmem. Çabuk gaza gelirim ama öfkem de saman alevi gibi çabucak geçer. Bu da benim kusurum. Ah Ninem ah! Saman alevi gibi dediğim o öfkeler, benim başıma çok işler açtı. Saman alevi gibi denilen öfkeler yüzünden çok çektim. Bir hayli zarar gördüm. Gönüller kırdım. Hak sahibini hakkından mahrum etmekten korkuyorum. Bunun vebalinden çok korkuyorum. Eskiler “Hak yiyen kudretin tokadını yiyeceği günü unutmasın!” diye boşuna dememişler.

Kezban Nine: -Öfkeye kapılıp mağdur ettiğin hak sahiplerini biliyorsan, zaman kaybetmeden onların gönlünü al. Onlarla güzelce helalleş. Hz. Ömer’in adil davranışlarını duymuş, olmalısın!

Muhtar Coşkun dedi: -Be Nine, ben de dünkü olanlara sonradan çok üzüldüm. Keşke olmasaydı. Dünkü davranışımız bizim köye hiç yakışmadı. Hele bana, bir muhtar olarak hiç yakışmadı. Olan oldu bir kere. Hatamızın telafisine bakacağız. Çok şükür, ölü ya da yaralı olmadı. Her hangi bir adli vakıa olsaydı sonra ben ne yapardım? Çok şükür, kimsenin burnu kanamadı. Fakire fukaraya sadaka dağıtacağım.

Kezban Nine, dedi: -Dağıt aslanım dağıt. Peygamber Efendimiz “Az sadaka çok belâ def eder.” buyurmuş.  Oğlum, sık sık Allah’a dua edelim. Allah, memleketimize bol bol bereketli rahmet yağmurları yağdırsın. Hayırlı kışlar olsun! Bereketli mevsimler olsun! Allah, memleketimizin üzerinden her türlü belâ, musibet, afet, kıtlık, terör, kargaşa, cehalet, gaflet ve delaleti def etsin. Olur, oğlum olur. Yeter ki, memleketimiz insanları birbirlerini sevip saysınlar. Barış, huzur, birlik ve beraberlik içerisinde olsunlar.

Muhtar Coşkun dedi: -Köpek yüzünden bizim köyden iki kişi arasında çıkan kavgayı da çabuk ayırdık. Köpek kavgasında, Keş Ümmet’in Kambur Ümmet’in kavasına vurduğu sopanın etkisiyle Kambur Ümmet’in kafası biraz şişmiş. Bereket ki, olayı çabuk yatıştırdık. Karakola intikali engelledik. Aralarındaki barışı sağladık. 

Kezban Nine, dedi: -Hadi oğlum muhtar, olanları çabuk anlat da biraz ferahlayayım. Dünden beri kahrımdan çatlayacak gibi oluyorum. Ormana doğru giden kalabalığı göreli aha şurama hafakanlar giriyor. Hop hop hoplayan yüreğim yerinden sökülecek gibi oluyor. Telaşımdan tansiyonum çıktı.

Senin, doğruları söyleyeceğine eminim. Sen, bir muhtar olarak devlet adamı sayılırsın.  Bu köylü sana güvendi. Oy verdi. Sana oy verenlerin ümitlerini suya düşürme. Sen, söyleyeceklerini devlet vakar ve saygınlığında söylemek zorundasın! Sen, söyleyeceklerini devletin kural ve kaidelerince söylemeye mecbursun. Sen, kanunların dışına çıkamazsın! Sen değil ya, hiç kimse kanun dışı davranamaz. Davranan cezasını çeker. Herkes, kanuna uymak zorundadır. Herkes, devletin kurallarına uymak zorundadır. Oğlum, bir Allah’ın kurallarına ve bir de devletin kanunlarına karşı çıkılmaz.

Allah’ın kurallarına karşı çıkma gafletinde olursan; çakan şimşek yakar geçer. Esen rüzgâr savurur bir kenara atar, gider.  Sarsılan yer yutar, gider. Yağan yağmur sel olup sürükler gider. Boğazına kaçan bir lokma seni boğar, gider.  Devam ediyor…

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!