Öykünün devamında, Ümmetler köyünden bazı kişiler dediler:

-Biz bu ormana niye geldik. Bize, ne oldu da böyle olduk? Biz, ormana başkalarıyla kavga etmeye geldik ama birbirimizle kavga ettik. Köpek için birbirimize girdik.

Olayın ertesi günü Muhtar, evinin bazı ihtiyaçlarını karşılamak için bakkal Veli’ye uğrar. Muhtar, alacaklarını aldıktan sonra bakkal Veli ona dedi: -Muhtar, az kalsın unutuyordum. Dün, siz topluca ormana gittiğinizde buraya ebe Kezban Nine geldi. Kalabalık bir şekilde ormana gidenleri görünce meraklanmış. Onlar niçin o tarafa gidiyorlar diye, bana sordu. Ben de, bildiğim kadarıyla kendisine bir şeyler anlattım. O, buradan ayrılıp giderken “Muhtara söyle, bana uğrasın ona diyeceklerim var.” dedi. Muhtar, bakkal Veli’ye dedi:

-Ey Veli Bakkal, Kezban Nine köyde pek çok çocuğun doğum ebesi olduğu gibi benim de doğum ebemdir. Kezban Nine, hükümet gibi kadındır. Sözü sözdür. Kararı da karardır. Tecrübelerini konuşturur. Bilgisini ve birikimini konuşturur. Dünkü harekete kızmış olmalı. Durum öyle ise o, kesin kes beni haşlar. Keşke, apar topar gitmektense bazı aklı erenlerin görüşünü alsaydık daha iyi olacakmış.  Bakkal Veli dedi:

-Müşavere her zaman iyidir. İstişareler yanılgıları azaltır. Meseleyi, bir bilene danışmakta fayda vardır. Danışan dağları aşmış danışmayan şaşmış, diye boşuna dememişler. Olur, olmaz yere köylünün huzuru kaçmasın! İnsanların ağızlarının tadı bozulmasın! Muhtar Coşkun, dedi:

-İlerler de Kezban Nine, baba, senin için şöyle dedi. Önce, duyduklarımın doğruluk payını öğrenmek gerekiyor. O Veli’nin kulağını çekmem lazım! Bakkal Veli hakkında kulağıma hoş olmayan sözler geliyor. Bakkal Veli dedi: -Kezban Nine, kulağımı çekti. Sadece birisini değil iki kulağımı birden çekti. Karını dövüyormuşsun diye, kulağımı çekti. İkincisinde de, alış verişler de doğru tartmadığın söyleniyor, diye ciddi ciddi uyardı. Hile yaparsan uzun soluklu ticaret yapamazsın. İtibarını kaybedersen ticari hayatın kısa olur, dedi. Beni, bir güzel haşladı. Ama haklı. Allah var. Ben de, kendisine karşı saygımı hiç kaybetmem. Büyük, büyüktür. Büyükleri dinlemek lazım! Elbet, onların vardır bir bildiği. Kezban Nine söyledi: -Kur’an’ın Hûd suresinde yazıyormuş. Medyen halkının başına gelen tufan, alış veriş sırasında hileli davrandıklarından, densizlik yaptıklarından, yalan söylediklerinden, iftira attıklarından ve bozgunculuk çıkardıklarından ötürü gelmiş. Muhtar, Veli Bakkal’a sordu: -Bakkal Veli, o Medyen halkı da kimin nesiymiş? Şimdiye kadar hiç öyle bir millet duymadım. Bakkal Veli, dedi:

-Doğrusu, ben de hiç duymamıştım. Kezban Nine’nin söylediğine göre; o Medyen milleti Şuayp Peygamberin de içinde yaşadığı çok zengin bir kavimmiş. Çok da şımarıklarmış. Zenginlik onları azdırmış. Onlar sermayelerine hükmedecekleri yerde sermayeleri onlara hükmetmeye başlayınca zıvanadan çıkmışlar.

Aliş verişlerinde, satarken hileli şekilde eksik ölçüp noksan tartmışlar. Satın alırken de, entrika ile çok ölçüp fazla tartmışlar. Böylece haksız yere, birbirlerinin mal varlıklarına tecavüz etmişler. Birbirlerini mağdur etmişler. Onların alış verişleri sosyal barış ve toplumsal huzur yerine zulüm haline dönüşmüş. Haksızlık karşısında Allah’ın öfkesi kabarınca Allah’ın adaleti tecelli edivermiş. Allah’ın öfkesi kabarınca da Allah, büyük uğultu vererek onları kaskatı oldukları yerde çakılı bırakıvermiş. O uğultu, tufan olup onları helak etmiş. Hilekârların akıbeti böyle olur, derler. Ona göre alırken de, satarken de ölçüye ve tartıya dikkat etmek gerekir, dedi.

Muhtar Coşkun, bakkal Veli’ye dedi: -Olan oldu? Ben, en kısa sürede Kezban Nine’ye uğrarım. Kendisini ziyaret ederim. Şuradan bir azcık güllü lokum ile finger bisküvi ver. Onları da, giderken Ebe Nine’ye götüreyim. O gün, ikindi sonrası Muhtar Coşkun Kezban Nine’yi evinde ziyarete gider. D. Var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!