Bakkal Veli, Kezban Nine’ye ormandaki olayla ilgili gelişmeyi şöyle anlatır:

-Nine, bizim ormana Yunuslar köyünden kaçakçılar gelmiş. Muhtar da, tellala buyruk yaptırdı.  Köylüden genç, ihtiyar, çoluk çocuk, kadın, erkek velhasıl kavga yapabilecek durumda olan herkese çağrı yapıldı.  Köy tellalı, sözlerinin devamında şöyle dedi:

-Köy çıkışında, birinci aza kavgaya gidenleri isim isim kayıt edecek. Böylece kavgaya kimin gidip kimin gitmediği belli olacak! Ona göre kavgaya katılacak herkes birinci azaya adını yazdıracak! Haydin gazanız mübarek olsun! Düşmanımız mağlup köyümüz galip olsun! Diye, söyledi.

Yakın tarihe kadar “torpak” kelimesi Ümmetler köyüne has toprak sözcüğü yerine kullanılan mahalli bir sözcüktür. Yunuslar köyünde ise öteden beri Türk Dil Kurumunda kullanılan şekliyle o kelime aynen toprak olarak kullanılır.

Kezban Nine, birden yüksek sesle dedi:

-Oğlum Veli! Olmaz öyle şey! O, aklı ermezler bir halt karıştırmasınlar. Çabuk birisi gidip o eniklere söylesin! Onlar da, derhal köye geri dönüp gelsinler!  Suç, suç ile temizlenmez! İşlenen bir suçu bir başka suç işleyerek önlemek olmaz! Devlet, kanunsuz her işin hesabını elbet bir gün sorar.

Ormanın sahibi var! Muhtar, ormanda kaçakçıların olduğunun duyumunu almışsa, durumu hemen karakola bildirmesi gerekirdi. Devlet, köyümüz ve yöredeki asayişin temini için koskoca karakol kurmuş. Muhtar, vaziyeti ya da orman işletmesine bildirecekti.

Ya orda bir cinayet işlenirse, o cinayetin altından kim kalkar? Onun hesabını tüm köylüden sorarlar. Toplumsal olaylarda kimin ne yaptığı belli olmaz. İş çığırından çıktı mı, kontrol altına almak zor olur. Ne iş yaparsan yap,  işi yapmadan önce o işin sonunu düşünerek yapacaksın! Sonunu düşünmeden yaptığın iş dallanıp budaklanır ahtapotun kolları gibi seni çepeçevre sarıverir. Dünyayı başkalarına dar etmeye çalışanlara bir gün dünya dar gelir. Allah’ın dünyası, her canlının sığacağı kadar geniştir.  Allah’ın nimetleri her canlıya yetecek kadar boldur. Akıl ve vicdan sahibi insanlar merhametli olurlar. Sorunların çözümünde akıllı hareket ederler.

Kezban Nineden bu sözleri duyan bakkal Veli dedi:

-Kezban Nine, olan oldu. Bu saatten sonra yapılacak bir şey yok! Onlar olay yerine çoktan varmıştır. Dilerim Allah’tan istenmedik bir olay olmaz!

İnsan için en tehlikeli hastalıklardan birisi de yersiz veya aşırı kıskançlık olsa gerek. Yersiz ve aşırı kıskançlıklar yüzünden pek çok can yanmış. Pek çok da yuvalar yıkılmış. Her şeyin bir dengesi olduğu gibi kıskançlığın da bir dengesi vardır. İnsan, kıskançlığın şakulünü kaydırınca ölçüm hatalı olur. Hatalı ölçümler, insanın başına gereksiz belalar açar. Her şey de olduğu gibi kıskançlığın da kontrolü gerekir. Özellikle kıskançlığı yenmekte, öfke kontrolü şarttır.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de “İnsanlar yeryüzünde kavga etsinler.” buyurmuyor. Allah, Kur’an’da “Benim, nimetlerim herkese yeter. Yeter ki, insanlar barış ve huzur içerisinde yaşasınlar. Bozgunculuk ve fesat çıkarmasınlar. Hak ve adalete dikkat etsinler. Toplum içerisinde mazlumlar ezilmesin!” buyuruyor.  Ancak aklı ermeyenler, kolluk kuvvetleri ile adli ve idari makamların ağırlığını anlayamazlar. Hukukun üstünlüğünü kavrayamazlar. Hakkaniyetin doğurduğu vebali düşünemezler. Aklı kıt, düşüncesi dar olanlar akrabalık ve dostluk ilişkilerinin parayla pulla satın alınamayacağını bilecek kadar erdemli insanlar değillerdir.

Oğlum Veli, senden rica ediyorum. Muhtar köye dönünce ona söyle, mutlaka beni görsün. Ona diyeceklerim var. Deyince, bakkal Veli dedi:

-Olur, Kezban Nine gider muhtara seni görmesi gerektiğini söylerim. Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!