Seydi Suyu, güneyden kuzeye akarak Yarbasan Köyü’nün batısındaki vadiden geçiyor. Vadiyi ikiye bölen Seydi Suyu, güneyden kuzeye kim bilir ne zamandan beri akıyor? Kim bilir, kimler bu sudan ne kadar fayda ya da zarar gördü? Üzerinden kim bilir, kimler geldi geçti? Bu suda kim bilir, kimler nasıl can verdi? Eskiden Seydi Suyu’ndan su içilirdi. DSİ, bu akarsuyun üzerine 1980’li yıllarda sulama amaçlı büyük bir baraj yaptı. Çeşitli tarihlerde küçüklü büyüklü üç tanede gölet yaptı. Baraj ve göletler yapılınca suyun tadı değişti. Berraklığı kayboldu. Yarbasanlı Cambaz Nurettin’in oğulları Ali Ekber ile Ali Asker baba mesleğini sürdürmemişler. İkisi de Etibank İşletmesine işçi olarak işe girmiş. Cambaz Selahattin’in oğlu Turgut, baba mesleğini devam ettiriyor. Yörede, halen Yarbasanlı olarak cambazlık mesleğini bir de Muhtar Yüksel devam ettiriyor. Muhtar, aynı zamanda besicilik yapıyor. Baraj nedeniyle Karaören, Numanoluk, Kırka ve Yarbasan gibi dört köyün tarlalarının büyük bölümü istimlak olmuş. Köyün en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. Sonra, sırasıyla tarım ve balıkçılık gelir. Baraj, Yarbasan’ın geleceğini değiştirmiş. Tarımsal anlamda ekonomik kayba yol açmış. Köylüleri, ekonomik kaygıyla karşı karşıya bırakmış. Tarla istimlakları sosyoekonomik daralmaya neden olmuş. Üretim azalmış. İşsizlik artmış. Halkın gelecek için hayalleri suya düşmüş. Geçim sıkıntısı, istihdam, eğitim, sağlık vb. etkenlerden ötürü gelecek için endişeler doğmuş. İkame geçim kaynakları geliştirilmemiş. Köyden göç olmuş. Köy halkının çoğu Kırka Beldesine, bir kısmı da Eskişehir’e göç etmiş. Baraj, yörenin bağrında güzel bir coğrafi görünüm sağlıyor. Baraj ile arazinin uyumlu güzelliğinin seyrine doyum olmuyor. İnsanın tekrar tekrar bakası geliyor. Boyalı Dağları bütün ihtişamıyla barajın doğu yakasında uzanmış duruyor. Dağların, barajın içindeki canlılardan selamlama bekler gibi bir hali var. Boyalı Dağları’nda “Kuş uçmaz, kervan geçmez!” denemez. Kuş uçuyor ama kervan geçmiyor. İyice ıssızlaşmış. Avcılar bile sadece domuz avı sırasında bu dağlarda dolaşır olmuş. Günümüzde bu dağlar, bir zamanlar üzerinde dolaşan mor koyunların, kıl keçilerin, tiftik keçilerin meleyişlerine hasretlik çekiyor gibi duruyor. Sürüyü bekleyen köpekler ile “Eyyyit!” diye bağıran çobanın sesinden mahrum kalmanın özlemini çekiyor görüntüsü veriyor. Çan seslerini dinlercesine duruyor. Sırtında çoban kepeneği ile heybe yüklü boz eşeğin anırtısına kulaklarını açımış dinliyor gibi duruyor. Barajın batı yakasındaki Dökme Tepe mi? Öksüz çocuk gibi boynu bükük bekliyor. Yeşillik fukarası oluşunun ezikliğini yaşıyor gibi. Dinsel kaynaklarda; Allah insanı yaratmak isteyince meleklere emir buyurmuş. Melekleri nurdan, şeytanı ateşten yaratan Allah, insanı da topraktan yaratmış. Allah, insanı yaratmak isteyince meleklere yeryüzünün muhtelif yerlerinden toprak getirmelerini emretiği belirtiliyor. Tarihi kayıtlarda insanlar da toprak çeşitlerinin yapısı gibidir. Kimi verimli, kimi verimsizdir. Kimi sert, kimi yumuşaktır. Yumuşak topraktan var olanlar yumuşak huyludur. Sert topraktan olanlar sert mizaçlıdır. Kimi sarı tenli, kimisi siyah tenlidir. Kimi, kıraç topraktan yaratılanlar gibi verimsizdir. Kimi, verimli topraktan yaratılanlar gibi üretkendir. Her şey aslına çeker, denilmektedir .Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!